deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

DOĞU VE EŞİTSİZLİK

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 23.11.2011 - 12:10, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:00
 

DOĞU VE EŞİTSİZLİK

Bu ‘büyük doğu seferi’nde görecekleriniz ile batı gezilerinizde karşılaştıklarınızın birbiriyle ilgisi ve alakası yok. Hani ‘büyük ülke’ laflarının bir yerde tıkandığı, eşitlik ve adaletli yönetimin ‘ayakları havada slogan’ olarak karşısınıza çıktığı, hayallerinizin kırıklığa ve döküklüğe uğradığı nokta işte doğu seferleridir bana göre. Ne magazin programlarındakine benzer rengarenk vücutlar, ne paparizelerdekine benzer kaçamaklar, ne spor programlarındakilerle uyumlu hareketler, ne de belgesellerdeki gerçeğe yakın içburkan yakınlıklarla ilgisi yok. Gerçeğin taa kendisine yolculuk ediyorsunuz. Tarih çizgisinin ötesine geçmişçesine bir iç kanatıcı gerçeklik. Bir rüya hali diyorsunuz ilkin. Sonra, bir üç boyutlu sinema filminin içindeyim işte canım, demek geliyor içinizden. İki rengin hakimiyetinin altına giriyorsunuz ; siyah ve beyaz. Doğru ve yanlış. Gerçek ve yalan. Düş ve rüya. Hayat ve Bitmişlik. Hareket ve Durgunluk. Düzlük ve Çukur. Yükseklik ve Alçaklık. Alabildiğince dağ ve bayır, alabildiğince hüzün. Sonsuzluk çizgisiyle buluşacak kadar uzun kederler. Kıyıda kalmış hayatlar. Yüksek dağlara ve bozkırlara terkedilmiş gençlik ve karanlık gecelere avuç açmış yaşlılılıklar karşılıyor sizi. Tarlasındaki ayçiçeğini asfalt olmaktan nasipsiz derin çukurlu yol kenarına koyarak, oradan geçecek bir aracın insafa gelip elli kuruşa satın almasını gün boyu bekleyen baba ile oğullar, bahçesindeki lahanayı bir kıyıda bekletip satmak için uzak bir kıyıda bekleyen analar, bir çerçinin getireceği deterjanı satın almak için çocuğuna kahvaltıda vermediği yumurtaları biriktiren o güzelim, kara kaşlı, kara gözlü ve bir o kadarda kara bahtlı köylü anaların yaralı yüreğine yolculuktur aslında her doğu seferi. Elektirikler 20W’luk ampulleri aydınlatmaktan mahrum. Ayışığı daha iyi aydınlatıyor, çamurlu yollarında uluyan köpeklerin korku saçan gözlerinden ara sokakları. Geceleri zifiri karanlıktır. Kilometrelerce ve kilometrelerce gidersiniz bir tane ışığa rastlamasınız. Asfaltlı yolları sayılıdır. Her kilometrede karşınıza ne çıkacağını asla tahmin edemesiniz. SOS verecek bir yer, bir istasyon, bir karakol, bir emniyet yeri yoktur. Korkarsınız öz vatanınızda seyahat ederken. Korkarsınız karanlık bastığında ve yollarda ve köylerde ve kasabalarda bir ışık göremediğiniz için. Köylerde kadınlar hayvan pisliğinden tezek tepecikleri yapıyor. Elleri öpülesi anaların dramı her adımda varsa yüreğinizdeki derinlikleri kanatarak geçip gidiyor kalbinize. Kan ve revan içinde kalıyor insani tüm duygularınız. Kendinizi sorguluyorsunuz. Sonra hayatı ve sonra bu ülkeyi yönetenleri. Sonra köyünden uzak,doğusundan uzak, batısına yakın yönetimleri ve yöneticileri sorguluyorsunuz. Tuvaletsiz, susuz, okulsuz, öğretmensiz, 0(sıfırları)ları günlerce kapsamı alanı dışında kalan telefonların çalmadığı, haberleşmenin felce uğradığı kadersiz bir doğu manzarası delip geçiyor yüreğinizi. Ne Rock konserleri, ne İstanbul Bianeli ne Tiyatro Günleri ne Sinema gösterimlerinin adı ve sanının olmadığı, hayatın ve yaşam koşullarının 16. yüzyıla kadar uzananan realiteyi görüyorsunuz. Kocaman kocaman soru işaretleri sizi kalbinizden asıyor medeniyet çivisine. Muasır Medeniyet nasılda yüz – sıfır yeniktir yoksulluk ve çaresizlik karşısında bilseniz buralarda. KIZLAR OKULA GİDEMİYOR Medeniyet propagandası olarak bir moda olarak son yıllarda biz batılı geçinenenlerin ağızlarında sakız olan ve ‘haydi kızlar okula’, ‘baba beni okula gönder’ janjanlı duygu sömürüsü içerikli ve kapital kokulu, içeriksiz, süslü ve uzaktan kumandalı hayırsever(!)lik ambalajlı reklam fragmanlarının doğulu babaları nasılda incitici olduğuna şahitlik ederken, kızlarını okula göndermek isteyip de gönderemeyen ve taşımalı sistemde iki kilometrelik uzaklıktaki köylere bile sayısı az diye öğrencilerin taşınmadığına ve yatılı bölge okullarının da iki köy ötedeki köyde olması nedeniyle gönderilmediğine şahitlik ediyorum içim içimi yiyerek. Ve tanıklık ediyorum bir kez daha yapılanların ve söylenilenlerin yalan olduğuna. Yöneticilerin ve yardımseverlerin(!) aslında bu işi reklama döktüklerine. İki kilometre uzaktaki köyde öğrenci sayısı az diye taşımalı eğitim olanağı sunmayan ve sonrasında köylü Hasan amcayı, Ahmet Dayıyı ‘kızını- oğlunu okula göndermeyen cahil köylü’ şeklinde reklam ederek onu potansiyel cahil ve eğitim düşmanı ilan edenlere hesap sorulması gerektiğini düşünüyorum ilk ve son kez. BİLGİSAYARA DOKUNAMAMIŞ ÖĞRENCİLER Öğretmenlere laptop ihalesi açan ve Microsoft’un Bill’ini ülkeye davet edenlerin haberi var mı bilemiyorum ama doğudaki birçok ve belki de pekçoğunun bilgisayar denen makinayı daha göremediğini ve bu makinaya dokunamadan, klavyesindeki tuşlara basamadan okul bitirdiğini, öğretmen odasındaki kutsal kutuya öğrencilerin dokundurulmadığından haberi var mı merak ediyorum. EŞİTSİZLİK VE ADALETSİZLİK Bölgeler arasındaki hizmet eşitsizliği beraberinde adaletsizliği ve adaletsizlikte terörü, cehaleti, kan davalarını, töre cinayetlerini getirerek ve besleyerek huzuru bozmaya zemin hazırlıyor ister istemez. Kilometrelerce gidip, bir ışığa rastlanmayan yollarıyla, köyünde aylarca çalışmayan telefonları, gelmeyen elektriği, olmayan okulu, sağlık ocağı, kapanan yolları ve kaderine terk edilen milyonlarca insanıyla doğu’nun çilesi ve bu çileden doğan öfkenin hepimize yansıması elbetteki acılı ve acıklı olacaktır. Fildişi kulelerde ahkam kesenler, doğuya cehaleti, doğuya çaresizliği, doğuya ışıksızlığı, doğuya insanca yaşamı reva gören herkes ve hepimiz bunun bedelini ödeyeceğiz elbet. Devletin temsilcisi bir kaymakamın hiç uğramadığı, tarım, karayolları, su ve kanal yetkililerinin, ptt hizmetlerinin, sağlık taramalarının hiç uğramadığı köyler ve kasabaların toplamından oluşan doğunun hazin öyküsünde insanın içini kanatan onlarca, yüzlerce öykü ve romanın var olduğunu söylemekle noktayı koymak istiyorum. Ve istiyorum ki, herkes bilsin ışığın yükseldiği doğu’da yollar, köyler, kasabalar ışıksız, telefonsuz, ulaşımsız ve kaderine terkedilmiş.. ADALET BORA
Bu ‘büyük doğu seferi’nde görecekleriniz ile batı gezilerinizde karşılaştıklarınızın birbiriyle ilgisi ve alakası yok. Hani ‘büyük ülke’ laflarının bir yerde tıkandığı, eşitlik ve adaletli yönetimin ‘ayakları havada slogan’ olarak karşısınıza çıktığı, hayallerinizin kırıklığa ve döküklüğe uğradığı nokta işte doğu seferleridir bana göre. Ne magazin programlarındakine benzer rengarenk vücutlar, ne paparizelerdekine benzer kaçamaklar, ne spor programlarındakilerle uyumlu hareketler, ne de belgesellerdeki gerçeğe yakın içburkan yakınlıklarla ilgisi yok. Gerçeğin taa kendisine yolculuk ediyorsunuz. Tarih çizgisinin ötesine geçmişçesine bir iç kanatıcı gerçeklik. Bir rüya hali diyorsunuz ilkin. Sonra, bir üç boyutlu sinema filminin içindeyim işte canım, demek geliyor içinizden. İki rengin hakimiyetinin altına giriyorsunuz ; siyah ve beyaz. Doğru ve yanlış. Gerçek ve yalan. Düş ve rüya. Hayat ve Bitmişlik. Hareket ve Durgunluk. Düzlük ve Çukur. Yükseklik ve Alçaklık. Alabildiğince dağ ve bayır, alabildiğince hüzün. Sonsuzluk çizgisiyle buluşacak kadar uzun kederler. Kıyıda kalmış hayatlar. Yüksek dağlara ve bozkırlara terkedilmiş gençlik ve karanlık gecelere avuç açmış yaşlılılıklar karşılıyor sizi. Tarlasındaki ayçiçeğini asfalt olmaktan nasipsiz derin çukurlu yol kenarına koyarak, oradan geçecek bir aracın insafa gelip elli kuruşa satın almasını gün boyu bekleyen baba ile oğullar, bahçesindeki lahanayı bir kıyıda bekletip satmak için uzak bir kıyıda bekleyen analar, bir çerçinin getireceği deterjanı satın almak için çocuğuna kahvaltıda vermediği yumurtaları biriktiren o güzelim, kara kaşlı, kara gözlü ve bir o kadarda kara bahtlı köylü anaların yaralı yüreğine yolculuktur aslında her doğu seferi. Elektirikler 20W’luk ampulleri aydınlatmaktan mahrum. Ayışığı daha iyi aydınlatıyor, çamurlu yollarında uluyan köpeklerin korku saçan gözlerinden ara sokakları. Geceleri zifiri karanlıktır. Kilometrelerce ve kilometrelerce gidersiniz bir tane ışığa rastlamasınız. Asfaltlı yolları sayılıdır. Her kilometrede karşınıza ne çıkacağını asla tahmin edemesiniz. SOS verecek bir yer, bir istasyon, bir karakol, bir emniyet yeri yoktur. Korkarsınız öz vatanınızda seyahat ederken. Korkarsınız karanlık bastığında ve yollarda ve köylerde ve kasabalarda bir ışık göremediğiniz için. Köylerde kadınlar hayvan pisliğinden tezek tepecikleri yapıyor. Elleri öpülesi anaların dramı her adımda varsa yüreğinizdeki derinlikleri kanatarak geçip gidiyor kalbinize. Kan ve revan içinde kalıyor insani tüm duygularınız. Kendinizi sorguluyorsunuz. Sonra hayatı ve sonra bu ülkeyi yönetenleri. Sonra köyünden uzak,doğusundan uzak, batısına yakın yönetimleri ve yöneticileri sorguluyorsunuz. Tuvaletsiz, susuz, okulsuz, öğretmensiz, 0(sıfırları)ları günlerce kapsamı alanı dışında kalan telefonların çalmadığı, haberleşmenin felce uğradığı kadersiz bir doğu manzarası delip geçiyor yüreğinizi. Ne Rock konserleri, ne İstanbul Bianeli ne Tiyatro Günleri ne Sinema gösterimlerinin adı ve sanının olmadığı, hayatın ve yaşam koşullarının 16. yüzyıla kadar uzananan realiteyi görüyorsunuz. Kocaman kocaman soru işaretleri sizi kalbinizden asıyor medeniyet çivisine. Muasır Medeniyet nasılda yüz – sıfır yeniktir yoksulluk ve çaresizlik karşısında bilseniz buralarda. KIZLAR OKULA GİDEMİYOR Medeniyet propagandası olarak bir moda olarak son yıllarda biz batılı geçinenenlerin ağızlarında sakız olan ve ‘haydi kızlar okula’, ‘baba beni okula gönder’ janjanlı duygu sömürüsü içerikli ve kapital kokulu, içeriksiz, süslü ve uzaktan kumandalı hayırsever(!)lik ambalajlı reklam fragmanlarının doğulu babaları nasılda incitici olduğuna şahitlik ederken, kızlarını okula göndermek isteyip de gönderemeyen ve taşımalı sistemde iki kilometrelik uzaklıktaki köylere bile sayısı az diye öğrencilerin taşınmadığına ve yatılı bölge okullarının da iki köy ötedeki köyde olması nedeniyle gönderilmediğine şahitlik ediyorum içim içimi yiyerek. Ve tanıklık ediyorum bir kez daha yapılanların ve söylenilenlerin yalan olduğuna. Yöneticilerin ve yardımseverlerin(!) aslında bu işi reklama döktüklerine. İki kilometre uzaktaki köyde öğrenci sayısı az diye taşımalı eğitim olanağı sunmayan ve sonrasında köylü Hasan amcayı, Ahmet Dayıyı ‘kızını- oğlunu okula göndermeyen cahil köylü’ şeklinde reklam ederek onu potansiyel cahil ve eğitim düşmanı ilan edenlere hesap sorulması gerektiğini düşünüyorum ilk ve son kez. BİLGİSAYARA DOKUNAMAMIŞ ÖĞRENCİLER Öğretmenlere laptop ihalesi açan ve Microsoft’un Bill’ini ülkeye davet edenlerin haberi var mı bilemiyorum ama doğudaki birçok ve belki de pekçoğunun bilgisayar denen makinayı daha göremediğini ve bu makinaya dokunamadan, klavyesindeki tuşlara basamadan okul bitirdiğini, öğretmen odasındaki kutsal kutuya öğrencilerin dokundurulmadığından haberi var mı merak ediyorum. EŞİTSİZLİK VE ADALETSİZLİK Bölgeler arasındaki hizmet eşitsizliği beraberinde adaletsizliği ve adaletsizlikte terörü, cehaleti, kan davalarını, töre cinayetlerini getirerek ve besleyerek huzuru bozmaya zemin hazırlıyor ister istemez. Kilometrelerce gidip, bir ışığa rastlanmayan yollarıyla, köyünde aylarca çalışmayan telefonları, gelmeyen elektriği, olmayan okulu, sağlık ocağı, kapanan yolları ve kaderine terk edilen milyonlarca insanıyla doğu’nun çilesi ve bu çileden doğan öfkenin hepimize yansıması elbetteki acılı ve acıklı olacaktır. Fildişi kulelerde ahkam kesenler, doğuya cehaleti, doğuya çaresizliği, doğuya ışıksızlığı, doğuya insanca yaşamı reva gören herkes ve hepimiz bunun bedelini ödeyeceğiz elbet. Devletin temsilcisi bir kaymakamın hiç uğramadığı, tarım, karayolları, su ve kanal yetkililerinin, ptt hizmetlerinin, sağlık taramalarının hiç uğramadığı köyler ve kasabaların toplamından oluşan doğunun hazin öyküsünde insanın içini kanatan onlarca, yüzlerce öykü ve romanın var olduğunu söylemekle noktayı koymak istiyorum. Ve istiyorum ki, herkes bilsin ışığın yükseldiği doğu’da yollar, köyler, kasabalar ışıksız, telefonsuz, ulaşımsız ve kaderine terkedilmiş.. ADALET BORA
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.