deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

ʹAdalet katledilmiştirʹ

SPOR (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.08.2011 - 11:57, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:01
 

ʹAdalet katledilmiştirʹ

Kılıçdaroğlu, Genel Merkezʹde düzenlediği basın toplantısında, yüksek yardımseverlik duygusunun Türk milletinin en önemli vasıflarından birisi olduğunu söyledi. “Bizi zor zamanlarda ayakta tutan temel dinamik bu duygudur. Buraya hile karıştırılmaz. Buraya hile karıştırmak vatana ihanetle eşdeğer bir cürümdür” diyen Kılıçdaroğlu, “Bu milli duyguyu eyleme dönüştüren insani yardım teşkilatlarının, en ufak bir hileye, en ufak bir şaibeye adının karışmaması gerekir. İşin doğası bunu gerektirir. Milli hayatımızın devamlılığı da bunu gerektirir. Bir halka yapılacak en büyük hakaret ve kötülük; onun zekat adı altında, fitre, sadaka adı altında yaptığı bağışları amacı dışında kullanmaktır” ifadelerini kullandı. Hiçbir devletin böyle bir olguya seyirci kalamayacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Biliyorsunuz, Deniz Feneri Derneği hakkında bir dava açıldı. Konuyu şahsen incelediğim, araştırdığım için biliyorum çok ciddi delillere dayanıyor. Kaldı ki ayrıca ortada mahkeme huzurunda yapılmış itiraflar da var. Gelin görün ki daha dava açılmadan Hükümeti bir sancı tuttu. Ne kadar eğdiler büktülerse de dava açılmasına mani olamadılar. En sonunda dün, mahkemeye bakan savcıların görevine son verdiler. Dünyanın hiçbir hukuk devletinde böyle bir şey olamaz. Yürümekte olan bir davaya iktidarlar bu şekilde müdahale edemezler. Ederlerse kamu vicdanı ayağa kalkar. Şimdi sormak gerekir, Hani Türkiye bir hukuk devletiydi? Hani yargı bağımsızdı? Şayet bu ülkede Başbakanʹın ahbaplarına dokunulamıyorsa ne hukuk vardır ne de yargı bağımsızlığı...Ben iddia ediyorum, bundan böyle hiçbir savcı Başbakanʹa selam vermiş birine dava açamaz, hiçbir hakim ceza veremez.” Olup bitelere münferit bir olay gözüyle bakılmaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu olay, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına dayalı vatandaşlık garantilerimizi ortadan kaldıran bir olaydır. Bu olay, AB İlerleme Raporlarına kadar girmiş bir olaydır. Çünkü Avrupaʹda bu olay ʹyüzyılın yolsuzluğuʹ olarak adlandırılmaktadır” dedi. “Bu olayın ortaya koyduğu bir diğer gerçek de sayın Başbakanʹın çağdaş uygarlığın adamı olmadığı gerçeğidir. Kendisini hukukun da yargının da üstünde gören bir Başbakan, 21. yüzyıl Türkiyeʹsinin başbakanı olamaz” iddiasında bulunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Sayın Başbakan ve Sayın Adalet Bakanı bu işe neden burunlarını soktuklarını kamuoyuna açıklamalıdır. Ben şimdi bize gelen duyumları sayın Başbakanʹa soruyorum: Vaktiyle Deniz Feneri Derneği üzerinden oluşturulan fonlarla bir ilişkiniz var mıydı, yok muydu? Bir bilginiz var mıydı, yok muydu? Savcıların görevden alınmasının, davanın sanıklarından birisinin bir şeyler yapılmazsa konuşacağı tehdidiyle bir ilgisi var mı, yok mu? Kanal 7ʹde arama yapılacağını Kanal 7ʹye bildiren köstebek kim? Bu, size çok yakın çalışan bir çalışma arkadaşınız mı? Savcıların görevden alınmasının arkasında bu gerçeklerin ortaya çıkmasından duyduğunuz telaş mı var? Bu yüz kızartıcı suçu işlediği ileri sürülenlerle ne tür bir kader ortaklığınız oldu ki davayı açıkça ört bas etmeye çalışıyorsunuz? Neden korkuyorsunuz Sayın Başbakan, neyin açığa çıkmasından korkuyorsunuz? Deniz Feneri Derneğiyle ilgili bir şaibe henüz açıklığa kavuşmamışken, bir şaibe de hükümet eliyle yaratılmıştır. Hükümetin bu paniği bu telaşı hayra alamet değildir. Turpun büyüğü heybede duruyor. Tedarikçi firmaları kimdir? Bu firmalardan hangi fiyatlarla mal alınmıştır? Bu firmalarla dernek yöneticileri arasında nasıl bir ilişki var? İşin arkasında daha başka kimler var? Millet adına hepsinin aydınlatılmasını istemek demokrasinin, uygar olmanın, ahlakın temel kuralı değil midir? Sayın Erdoğanʹın bu tür olaylarda kullandığı bir cümle var, ʹİşin ucu kime çıkarsa çıksın, nereye dokunursa dokunsun üzerine gideceğiz.ʹ Ama Deniz Feneri olunca hayır. Peki, Sayın Erdoğan bu olayda işin ucu acaba size mi dokunuyor? Dün Türkiyeʹde yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, iktidar eliyle katledilmiştir, adalet katledilmiştir.” “BİZ DÜNKÜ DEVLET DEĞİLİZ. AŞİRET DEVLETİ DEĞİLİZ” Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olayla, “kanunsuz dinlemelerin, Genelkurmay Başkanıʹna ve onun çalışma ofisine kadar uzandığını gördüklerini” söyledi. “Meğer en mahrem kurumlarımızın çalışma ofisleri yol geçen hanına dönmüş. Meğer devletin en mahrem toplantılarına sokulan bir ʹuzun kulakʹ, oradan Allah bilir nerelere yayın yapıyormuş da bizim haberimiz yokmuş” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Herkes konuşmanın içeriğine takıldı kaldı. Yaşadığımız ayıplar nedeniyle çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıyayız. Bu dinlemeyi yapan kim, bilmiyoruz. Daha böyle kaç toplantı dinlendi, bilmiyoruz. O toplantıların konusu neydi, bilmiyoruz. Buradan alınan bilgiler içerde dışarıda kimlere servis edildi, bilmiyoruz. Bırakın bu cevapları bilmeyi, bu soruları sormayı akıl eden bir Allahʹın kulu çıktı mı? Hayır çıkmadı. Biz dünkü devlet değiliz. Aşiret devleti değiliz, muz cumhuriyeti değiliz. Bu dinlenen toplantılarda üst düzey güvenlik sorunlarının tartışıldığını düşünün, terörle mücadelenin kritik evlerinin tartışıldığını düşünün. Sonra da bu bilgilerin terör örgütlerine, ya da yabancı devletlere servis edildiğini düşünün...” Günlerdir Başbakanʹdan “Yüreğimize su serpsin” diye bir açıklama beklediğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Umurunda değil” ifadesini kullandı. Bir Hükümet yetkilisinin, “Bu konuşmalar bizim yaptığımız atamaların ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuştur” dediğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Ne anlama geliyor bu? Demek ki o atamaları yaparken bu konuşmalara vakıftınız. Bu kasetler elinizdeydi. Sayın Başbakan susuyor. Kendi yakınlarının kılına zarar geldiğinde aslan kesilen sayın Recep Tayyip Erdoğan, devletin gizli toplantıları, gizli konuşmaları işportaya düşerken susuyor. Zannediyor ki bu problem sadece TSKʹyı ilgilendirir. Devlet hayatımızın ciddiyeti, ulusal güvenliğimiz, beka sorunumuz bu Başbakanı ilgilendirmiyor. Ama ʹDeniz Feneriʹndeki ʹakçalı dalaverelerʹ bu Başbakanı ilgilendiriyor. Çıkmışlar pişkin pişkin, ʹyabancı servisler dinlemiştirʹ diyorlar. Ben şimdi soruyorum, bu yabancı servisler herkesi dinliyor da siz neden nal topluyorsunuz? Bunları biliyorsunuz da neden önlem almıyorsunuz? Aslında ortaya çıkan bir tablo var. Yalan söylemeyi bırakın Sayın Başbakan, bütün bu kanunsuz dinlemelerin arkasında sizin sessiz desteğiniz var. Onun için bugüne kadar hep ipe un serdiniz. İnsanlar mağdur edilirken, kurumların saygınlığı ve güvenilirliği ayaklar altına alınırken, bugüne kadar kafanızı hep başka tarafa çevirdiniz.” “Kurumları birbirine tuzak kuran bir devletin, devlet olamayacağını” ifade eden Kılıçdaroğlu, “Böyle devlet mi yönetilir? Bu olay dünyanın neresinde yaşansa yer yerinden oynardı. Bizde vakayı adiyeden sayılıyor. Çünkü kepazeliğin her türlüsünü kanıksadık. Bu böyle gitmez Sayın Başbakan. Ya korumanız gereken değerleri korursunuz ya da hukuki sorumluluğunuz doğar. Yanlış yoldasınız Sayın Başbakan. Bu ülkeyi tek parti gömleğine, tek parti perspektifine sığdıramazsınız; tek parti hegemonyasına itaat ettiremezsiniz. İstediğiniz kadar dinleyin, dinletin. İstediğiniz kadar ortalığa korku salın. demokrasinin, hukukun, insan haklarının, özgürlüğün tadını almış bir toplumu korkunun esiri yapamazsınız” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Genel Merkezʹde düzenlediği basın toplantısında, yüksek yardımseverlik duygusunun Türk milletinin en önemli vasıflarından birisi olduğunu söyledi. “Bizi zor zamanlarda ayakta tutan temel dinamik bu duygudur. Buraya hile karıştırılmaz. Buraya hile karıştırmak vatana ihanetle eşdeğer bir cürümdür” diyen Kılıçdaroğlu, “Bu milli duyguyu eyleme dönüştüren insani yardım teşkilatlarının, en ufak bir hileye, en ufak bir şaibeye adının karışmaması gerekir. İşin doğası bunu gerektirir. Milli hayatımızın devamlılığı da bunu gerektirir. Bir halka yapılacak en büyük hakaret ve kötülük; onun zekat adı altında, fitre, sadaka adı altında yaptığı bağışları amacı dışında kullanmaktır” ifadelerini kullandı. Hiçbir devletin böyle bir olguya seyirci kalamayacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Biliyorsunuz, Deniz Feneri Derneği hakkında bir dava açıldı. Konuyu şahsen incelediğim, araştırdığım için biliyorum çok ciddi delillere dayanıyor. Kaldı ki ayrıca ortada mahkeme huzurunda yapılmış itiraflar da var. Gelin görün ki daha dava açılmadan Hükümeti bir sancı tuttu. Ne kadar eğdiler büktülerse de dava açılmasına mani olamadılar. En sonunda dün, mahkemeye bakan savcıların görevine son verdiler. Dünyanın hiçbir hukuk devletinde böyle bir şey olamaz. Yürümekte olan bir davaya iktidarlar bu şekilde müdahale edemezler. Ederlerse kamu vicdanı ayağa kalkar. Şimdi sormak gerekir, Hani Türkiye bir hukuk devletiydi? Hani yargı bağımsızdı? Şayet bu ülkede Başbakanʹın ahbaplarına dokunulamıyorsa ne hukuk vardır ne de yargı bağımsızlığı...Ben iddia ediyorum, bundan böyle hiçbir savcı Başbakanʹa selam vermiş birine dava açamaz, hiçbir hakim ceza veremez.” Olup bitelere münferit bir olay gözüyle bakılmaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu olay, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına dayalı vatandaşlık garantilerimizi ortadan kaldıran bir olaydır. Bu olay, AB İlerleme Raporlarına kadar girmiş bir olaydır. Çünkü Avrupaʹda bu olay ʹyüzyılın yolsuzluğuʹ olarak adlandırılmaktadır” dedi. “Bu olayın ortaya koyduğu bir diğer gerçek de sayın Başbakanʹın çağdaş uygarlığın adamı olmadığı gerçeğidir. Kendisini hukukun da yargının da üstünde gören bir Başbakan, 21. yüzyıl Türkiyeʹsinin başbakanı olamaz” iddiasında bulunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Sayın Başbakan ve Sayın Adalet Bakanı bu işe neden burunlarını soktuklarını kamuoyuna açıklamalıdır. Ben şimdi bize gelen duyumları sayın Başbakanʹa soruyorum: Vaktiyle Deniz Feneri Derneği üzerinden oluşturulan fonlarla bir ilişkiniz var mıydı, yok muydu? Bir bilginiz var mıydı, yok muydu? Savcıların görevden alınmasının, davanın sanıklarından birisinin bir şeyler yapılmazsa konuşacağı tehdidiyle bir ilgisi var mı, yok mu? Kanal 7ʹde arama yapılacağını Kanal 7ʹye bildiren köstebek kim? Bu, size çok yakın çalışan bir çalışma arkadaşınız mı? Savcıların görevden alınmasının arkasında bu gerçeklerin ortaya çıkmasından duyduğunuz telaş mı var? Bu yüz kızartıcı suçu işlediği ileri sürülenlerle ne tür bir kader ortaklığınız oldu ki davayı açıkça ört bas etmeye çalışıyorsunuz? Neden korkuyorsunuz Sayın Başbakan, neyin açığa çıkmasından korkuyorsunuz? Deniz Feneri Derneğiyle ilgili bir şaibe henüz açıklığa kavuşmamışken, bir şaibe de hükümet eliyle yaratılmıştır. Hükümetin bu paniği bu telaşı hayra alamet değildir. Turpun büyüğü heybede duruyor. Tedarikçi firmaları kimdir? Bu firmalardan hangi fiyatlarla mal alınmıştır? Bu firmalarla dernek yöneticileri arasında nasıl bir ilişki var? İşin arkasında daha başka kimler var? Millet adına hepsinin aydınlatılmasını istemek demokrasinin, uygar olmanın, ahlakın temel kuralı değil midir? Sayın Erdoğanʹın bu tür olaylarda kullandığı bir cümle var, ʹİşin ucu kime çıkarsa çıksın, nereye dokunursa dokunsun üzerine gideceğiz.ʹ Ama Deniz Feneri olunca hayır. Peki, Sayın Erdoğan bu olayda işin ucu acaba size mi dokunuyor? Dün Türkiyeʹde yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, iktidar eliyle katledilmiştir, adalet katledilmiştir.” “BİZ DÜNKÜ DEVLET DEĞİLİZ. AŞİRET DEVLETİ DEĞİLİZ” Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olayla, “kanunsuz dinlemelerin, Genelkurmay Başkanıʹna ve onun çalışma ofisine kadar uzandığını gördüklerini” söyledi. “Meğer en mahrem kurumlarımızın çalışma ofisleri yol geçen hanına dönmüş. Meğer devletin en mahrem toplantılarına sokulan bir ʹuzun kulakʹ, oradan Allah bilir nerelere yayın yapıyormuş da bizim haberimiz yokmuş” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Herkes konuşmanın içeriğine takıldı kaldı. Yaşadığımız ayıplar nedeniyle çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıyayız. Bu dinlemeyi yapan kim, bilmiyoruz. Daha böyle kaç toplantı dinlendi, bilmiyoruz. O toplantıların konusu neydi, bilmiyoruz. Buradan alınan bilgiler içerde dışarıda kimlere servis edildi, bilmiyoruz. Bırakın bu cevapları bilmeyi, bu soruları sormayı akıl eden bir Allahʹın kulu çıktı mı? Hayır çıkmadı. Biz dünkü devlet değiliz. Aşiret devleti değiliz, muz cumhuriyeti değiliz. Bu dinlenen toplantılarda üst düzey güvenlik sorunlarının tartışıldığını düşünün, terörle mücadelenin kritik evlerinin tartışıldığını düşünün. Sonra da bu bilgilerin terör örgütlerine, ya da yabancı devletlere servis edildiğini düşünün...” Günlerdir Başbakanʹdan “Yüreğimize su serpsin” diye bir açıklama beklediğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Umurunda değil” ifadesini kullandı. Bir Hükümet yetkilisinin, “Bu konuşmalar bizim yaptığımız atamaların ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuştur” dediğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Ne anlama geliyor bu? Demek ki o atamaları yaparken bu konuşmalara vakıftınız. Bu kasetler elinizdeydi. Sayın Başbakan susuyor. Kendi yakınlarının kılına zarar geldiğinde aslan kesilen sayın Recep Tayyip Erdoğan, devletin gizli toplantıları, gizli konuşmaları işportaya düşerken susuyor. Zannediyor ki bu problem sadece TSKʹyı ilgilendirir. Devlet hayatımızın ciddiyeti, ulusal güvenliğimiz, beka sorunumuz bu Başbakanı ilgilendirmiyor. Ama ʹDeniz Feneriʹndeki ʹakçalı dalaverelerʹ bu Başbakanı ilgilendiriyor. Çıkmışlar pişkin pişkin, ʹyabancı servisler dinlemiştirʹ diyorlar. Ben şimdi soruyorum, bu yabancı servisler herkesi dinliyor da siz neden nal topluyorsunuz? Bunları biliyorsunuz da neden önlem almıyorsunuz? Aslında ortaya çıkan bir tablo var. Yalan söylemeyi bırakın Sayın Başbakan, bütün bu kanunsuz dinlemelerin arkasında sizin sessiz desteğiniz var. Onun için bugüne kadar hep ipe un serdiniz. İnsanlar mağdur edilirken, kurumların saygınlığı ve güvenilirliği ayaklar altına alınırken, bugüne kadar kafanızı hep başka tarafa çevirdiniz.” “Kurumları birbirine tuzak kuran bir devletin, devlet olamayacağını” ifade eden Kılıçdaroğlu, “Böyle devlet mi yönetilir? Bu olay dünyanın neresinde yaşansa yer yerinden oynardı. Bizde vakayı adiyeden sayılıyor. Çünkü kepazeliğin her türlüsünü kanıksadık. Bu böyle gitmez Sayın Başbakan. Ya korumanız gereken değerleri korursunuz ya da hukuki sorumluluğunuz doğar. Yanlış yoldasınız Sayın Başbakan. Bu ülkeyi tek parti gömleğine, tek parti perspektifine sığdıramazsınız; tek parti hegemonyasına itaat ettiremezsiniz. İstediğiniz kadar dinleyin, dinletin. İstediğiniz kadar ortalığa korku salın. demokrasinin, hukukun, insan haklarının, özgürlüğün tadını almış bir toplumu korkunun esiri yapamazsınız” ifadelerini kullandı.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.