Öfke ve Kibir!

Her çağın hastalığıdır kibir.. Öfke ise çağımızın hastalığı. İkisi bir araya gelince ortaya korkunç bir tablo çıkıyor. Eğer yönetim erkinde olan sonradan görmelerde bu iki vahim durum birden nüksetmişse hakikatın ortaya çıkması fazla zaman almaz..  Çünkü kibir kurşundur, öfke ise tetiktir. Bu iki tehlikeli mekanizmanın yanında aşırı kabartılmış bir koltuğa da oturunca eyvah eyvah.. İşte son zamanlarda bu türlerden fazlaca var. O tanrıcılık havasını veren şeytanın kibrini boynuna asıp 'ben' denilen cehennemin başına geçtiklerinde sanıyorlar ki dünyanın yörüngesi olmuşlar. Bir de istedikleri ve diledikleri olmayınca ağızlarından saçan ateş öfkesiyle etrafı yakıp yıkmaya, insanları korkutarak sindirmeye ve kendilerine kulluk etmelerine kadar vardırırlar işi.. Ama tarihin tekerrürden ibaret olduğunu unuttukları için başlarına ne geleceğini ve akibetlerinin ne olacağını da hesap etmezler. Fakat şaşmayan bir terazisi var Allah'ın.. Hani düşmez kalkmaz bir Allah dediğimiz o muazzam terazi.. İşte o terazinin bir kefesini sürekli kendileri için yukarıda tutanlar öyle bir tepetaplak düşerek rezil ve zelil oluyorlar ki, tarihin çöplüğü onlarla doludur.. Onun için beyler, çok da kendinizi nimetten saymayın. Tanrıcılık oynamayın. Kibrinizle ve gücünü koltuklardan aldığınız ve kendize kudret diye sunduğunuz öfkelerinizle hiç bir yere varmayacağınız unutmayın.. Niceleri denedi ve şimdi esameleri dahi okunmuyor.. Kibrinizi de öfkenizi kontrol edin. Belki kurtuluşa erersiniz. Nihayetinde virüsten sonra bir günlük dünyada yolculuk yapıyor artık tüm insanlık. Öfke ve kibir silahını kuşanarak etrafa kuvvet ve kudret gösterisinde bulunanlara diyorum ki: Abartmayın kendinizi çok fazla.. Hiçlik alemi dediğimiz o gerçeklikle er ya da geç herkes tanışacak ve görecek aslında bir hiç olduğunu.. Ne dersiniz biraz kendinizi fazla mı dev aynasında görüyorsunuz ne?