deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

YA BİZ NE ARA BU HALE GELDİK!?

27.01.2020 - 05:39, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:03
 

YA BİZ NE ARA BU HALE GELDİK!?

HP/CENGİZYÜCAK İki gün önce tv haber kanallarına “Elazığ'ın Sivrice ilçesinde 20:55'te 6.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.” Son dakika haberi düşünce, ilk aklıma gelen o anı  yaşamış birisi olarak 17 Ağustos 1999 sabaha karşı 03:02’de Kocaeli Gölcük’te meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki deprem oldu ve içim cız ederek “eyvah! Eyvah!” dedim.. Binlerce yuvanın yıkıldığı ve on binlerce insanımızı kaybettiğimiz kahrolası o korkunç depremin acısı aradan geçen 20 yıla rağmen hiç unutulmadı.. Unutulacak gibi de değil! Lakin milletçe yüreğimizde hissettiğimiz o acı olay, o gece hepimizi birbirimize daha da bir sıkı bağlamıştı.. Çünkü orta yerde; Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen binlerce insanımız vardı.. Kaldırmamız gereken on binlerce cenazemiz vardı.. Sarmamız gereken yaralarımız vardı.. Yeniden yapmamız gereken konutlarımız vardı.. Ve o andan itibaren milletçe kenetlenerek gereğini yaptık ve hatta daha sonrası oluşabilecek olası depremlerin yaralarının sarılmasında kullanılmak üzere başta cep telefon faturalarımız olmak üzere bir çok kalemde üzerimize yüklenen “Deprem Vergileri”ne bile gıkımız çıkarmadan seve seve rıza gösterdik.. Geldik bugüne.. Bugün dünde ki gibi değiliz! Elazığ depreminin üzerinden geçen 48 saat sonrasında üzülerek gördüm ki; kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla ve genciyle yaşamını kaybeden 39 insanımızın acısı yerini özellikle medya ve sosyal medya üzerinden yürütülen siyasi kavgalara bırakarak yeni bir kutuplaşma alanına terk etmiş! Gelin orta yerdeki manzaraya birlikte bakalım; Zor günlerimizin dostu Kızılay tartışma zeminine çekiliyor! Siyasi liderler birbirlerini töhmet altında bırakan laflar ediyor! Politikacılar, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler hedef gösteriliyor! Bizim yardımımız-Ötekilerin yardımı ayrımı içine giriliyor! Tüm bunları gören toplum ve insanlarımız da gerildikçe geriliyor! Üzülerek, hayıflanarak “Ya biz ne ara bu hale geldik” diye kendi kendime soruyordum ki, duyarlı bir bayan twitter kullanıcısının “Eleştiri yok linç var, sormak yok anlamak yok yargı var, sevgi yok nefret var. Korkunç bir haldeyiz” şeklindeki dikkatimi çeken bir paylaşımını gördüm.. “Bu..bu..işte durumumuz bu” diye mırıldandım.. Eleştirmeyi bilmeyen, sorulara dahi tahammül edemeyen, sevgiyi unutup nefrete sığınan korkunç bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.. Milletçe kenetlenip, gecenin kör karanlığında  -12 derece soğukta çadırlarda uyumak durumunda kalan Elazığ ve Malatya'da ki depremzedelerimize sahip çıkarak onları ısıtmak zorunluluğumuz olduğu bu günlerde, bu acı depremi, tıpkı “Kanal İstanbul” projesinde olduğu gibi kutuplaşmanın ve birbirleriyle hesaplaşmanın ya da birbirini alt etmenin yeni bir aracı haline dönüştürüyoruz maalesef.. Düşmanlıklar kime ne kazandırmış ki bize de kazandırsın? Empati..empati....empati.. Birbirimizi kötü ilan etmeden önce lütfen biraz empati..

HP/CENGİZYÜCAK İki gün önce tv haber kanallarına “Elazığ'ın Sivrice ilçesinde 20:55'te 6.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.” Son dakika haberi düşünce, ilk aklıma gelen o anı  yaşamış birisi olarak 17 Ağustos 1999 sabaha karşı 03:02’de Kocaeli Gölcük’te meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki deprem oldu ve içim cız ederek “eyvah! Eyvah!” dedim..

Binlerce yuvanın yıkıldığı ve on binlerce insanımızı kaybettiğimiz kahrolası o korkunç depremin acısı aradan geçen 20 yıla rağmen hiç unutulmadı..
Unutulacak gibi de değil!
Lakin milletçe yüreğimizde hissettiğimiz o acı olay, o gece hepimizi birbirimize daha da bir sıkı bağlamıştı..
Çünkü orta yerde;
Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen binlerce insanımız vardı..
Kaldırmamız gereken on binlerce cenazemiz vardı..
Sarmamız gereken yaralarımız vardı..
Yeniden yapmamız gereken konutlarımız vardı..

Ve o andan itibaren milletçe kenetlenerek gereğini yaptık ve hatta daha sonrası oluşabilecek olası depremlerin yaralarının sarılmasında kullanılmak üzere başta cep telefon faturalarımız olmak üzere bir çok kalemde üzerimize yüklenen “Deprem Vergileri”ne bile gıkımız çıkarmadan seve seve rıza gösterdik..

Geldik bugüne..
Bugün dünde ki gibi değiliz!


Elazığ depreminin üzerinden geçen 48 saat sonrasında üzülerek gördüm ki; kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla ve genciyle yaşamını kaybeden 39 insanımızın acısı yerini özellikle medya ve sosyal medya üzerinden yürütülen siyasi kavgalara bırakarak yeni bir kutuplaşma alanına terk etmiş!

Gelin orta yerdeki manzaraya birlikte bakalım;
Zor günlerimizin dostu Kızılay tartışma zeminine çekiliyor!
Siyasi liderler birbirlerini töhmet altında bırakan laflar ediyor!
Politikacılar, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler hedef gösteriliyor!
Bizim yardımımız-Ötekilerin yardımı ayrımı içine giriliyor!

Tüm bunları gören toplum ve insanlarımız da gerildikçe geriliyor!

Üzülerek, hayıflanarak “Ya biz ne ara bu hale geldik” diye kendi kendime soruyordum ki, duyarlı bir bayan twitter kullanıcısının “Eleştiri yok linç var, sormak yok anlamak yok yargı var, sevgi yok nefret var. Korkunç bir haldeyiz” şeklindeki dikkatimi çeken bir paylaşımını gördüm..

“Bu..bu..işte durumumuz bu” diye mırıldandım..
Eleştirmeyi bilmeyen, sorulara dahi tahammül edemeyen, sevgiyi unutup nefrete sığınan korkunç bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz..

Milletçe kenetlenip, gecenin kör karanlığında  -12 derece soğukta çadırlarda uyumak durumunda kalan Elazığ ve Malatya'da ki depremzedelerimize sahip çıkarak onları ısıtmak zorunluluğumuz olduğu bu günlerde, bu acı depremi, tıpkı “Kanal İstanbul” projesinde olduğu gibi kutuplaşmanın ve birbirleriyle hesaplaşmanın ya da birbirini alt etmenin yeni bir aracı haline dönüştürüyoruz maalesef..

Düşmanlıklar kime ne kazandırmış ki bize de kazandırsın?
Empati..empati....empati..

Birbirimizi kötü ilan etmeden önce lütfen biraz empati..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.