Taraf muhabiri Mehmet Baransu, gazetesindeki köşesinde Uludere’de 34 sivilin hayatını kaybetmesinin ardından yazdığı yazılar ve Başbakan Erdoğanʹın kendisine yönelttiği sözlerin üzerine geri adım atmıştı.
Baransu bugün o konuyu yine gündemine taşıdı ve "umarım o ekip Başbakanʹın başına ikinci bir çorap örmez" diye yazdı...
"Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaktır. Uludere’yle ilgili dört köşe yazısı iki haber yaptım. İstihbaratın Milli İstihbarat Kurumu’ndan gittiğini, gün gün raporlarıyla yazdım.
ÖNCE SARAY SOYTARILARI SONRA SATILIK KALEMLER
Önce saray soytarıları, dalkavuklar köşelerden arzı endam ettiler. Sonra bazı “satılık” kalemler. MİT’in ele geçirdiği “adına merkez medya denen” bir gazeteden, “kara propaganda” yazıları yazdırılmaya başlandı. Hedef tahtasına konulmuştum. MİT’in kalemleri tarafından...
Bu ülke gazetecilik adına, yüz karası yazıları köşelerden okumaya başlamıştı.
Yazıları okudukça acı acı güldüm... Ülkemin geldiği bu duruma üzüldüm. Bu arkadaşların haline acıdım.
Bu tür haberlere, köşe yazılarına aslında alışkındım. Kara propagandaya, psikolojik operasyonlara karşı katmerleşmiştim...
Ancak...
Yapılanlar bununla da sınırlı kalmamıştı. MİT’in, istihbarat raporlarını gün gün yazınca bu kez de Başbakan, grup toplantısında bir başbakana yakışmayacak üslupla yine beni hedef alan açıklamalarda bulundu.
Bu kez söylenen ulu orta, namaz çıkışı değildi. Üzerinde düşünülüp, kâğıda dökülmüştü.
Bu kez de Başbakan’ı bu duruma düşüren danışmanlarına acıdım. Grup toplantısında önüne konan yazıyı okudukça kahroldum.
O yazıya cevabım da sert oldu. Konu ne Başbakan’dı ne de söyledikleri. Ülkem adına ortalıkta oynanan oyuna sessiz kalamazdım. Kalmadım da...
Bir ülke düşünün, bürokratları, istihbarat birimleri, danışmanları başbakanı yanlış yönlendiriyordu. Bir gazeteci yapması gerekeni yapmıştı; gerçekleri yazmıştı...
Durmadılar... Durmayacaklardı... Biliyordum...
Ve durmadılar...
MİT PEŞİME ADAM TAKTI
Peşime adamlarını taktılar.Bu hukuksuz işleme kimin emir verdiğini hep “merak” ettim. Bu merakımın peşine düştüm. “Cevaplarını” da buldum. Ama “toz konduramadım, kondurmak istemedim”. Bu kadar da olmaz dedim...Artık, kimin ne yapmaya çalıştığını, Allah’ın bir olduğunu bildiğim gibi biliyordum...
MİT DİYEMEDİLER MİLLİ KAYNAK DEDİLER
Konuyu çok uzatmayacağım. Kişiselleştirme niyetim de yok. Nereye varacağımı sanırım anlamışsınızdır.
Meclis Araştırma Komisyonu’na geçen hafta Genelkurmay Başkanlığı’ndan Uludere olayıyla ilgili kısa bir rapor gitti. Raporda, “Olay gününden önce ‘telsiz kestirmesi’ olarak nitelenen örgütün telsiz görüşmelerinde ‘olağanüstü artış yaşandığı’, 200-250 civarında örgüt üyesinin bölgede bulunduğu, kalabalık bir grubun askeri üsler ile karakollara saldırmasının beklendiği, olay öncesi elde edilen istihbaratın tamamı milli kaynaklar ve devletin istihbarat birimlerinden alınmıştır“denildi.
Yani, gün gün verdiğim MİT’in istihbarat raporlarındaki bilgilerdi bunlar. Yazılarıma bakın.. Telsiz istihbaratını, 200-250 PKK’lı bilgisini göreceksiniz. MİT diyemeyenler, “milli kaynak” diyebilmişlerdi.
MİT ve Uludere yazılarımın ardından, dostlarım hep ne düşündüğümü sormuşlardı. Onlara, “sırtımdan hançerlendim ancak bu hançeri bir gün çıkarıp, hakkımda kara propaganda yapanların böğrüne saplayacağım” dedim.
Ortaya çıkan bu gerçeklerden sonra şimdi soruyorum.
Kim özür dileyecek benden? Şimdi ne yazacaksınız?
UMARIM BU EKİP BAŞINIZA İKİNCİ BİR ÇORAP ÖRMEZ
Sayın Başbakan...
Uludere’yle ilgili yazdığım yazıları bir kez daha okuyun. Çevrenizdeki dalkavuklara itibar etmeden okuyun. Kalemini “üç beş kuruşa satan döneklere” aldırmadan okuyun. MİT içerisinde size karşı komplo kurmaya çalışan ekibi tanıyacak ve göreceksiniz. Umarım bu ekip, başınıza ikinci bir çorap örmez.
Dost neden mi acı söyler? Yani bu yüzden, yani aynı hatayı ikinci kez yapmamanız için.