deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

BAŞINI ÇEVİRDİ!

EKONOMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 11.02.2013 - 09:20, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:01
 

BAŞINI ÇEVİRDİ!

Yalnızlığındaki acı hüznü onu kaldırımda otururken gördüm. Yaşlı ve hüzün kokan yaşlı teyze! Şehir kaldırımların çaresizliğinde kocaman kalabalıkların orta yerinde umutsuzluğa düşmüşlüğün resmiydi sanki..Yanına oturdum usulca Hiç tepki vermedi O, sessizce ve derinden bir nefes aldı Soluklanıyor muydu yoksa öfkeleniyor muydu? Kaldırımın sert taşına kendi insan sıcaklığına daldırdığı buruş buruş ellerini göğüslerinin üzerinde kavuşturdu.. Kimbilir bu kavuşturma Kaç bin yıllık hüzünlerin, ayrılıkların, öfkelerin ve yalnızlıkların kenetlenmesiydi Nasılsın dedim Cevap vermedi Nerelisin dedim! Suskunluğuyla kollarını omuzdan öne hareket ettirdi.. Bilmiyorum diyordu kollarıyla Uzun ve uzak bir diyara yolculuk edercesine, ötelere bakıyordu.. ‘Bak burası soğuk ana.. Hastalanacaksın.. Hem çocuklarında merak ediyordur seni’diyerek hayatına dokunmak istedim, elimi omzuna koydum ki, yürek dokunuşuyla kalkabilsin o soğuk ve buz gibi kaldırımdan Yine omuzlarını oynattı, başını iki yöne salladı.. Umursamaz bir halin çaresizliğinde dimdik kendi yaşamına bir başkaldırıydı bu.. Göğsünün üzerinde kenetli ellerinden tuttum.. Önüne diz çöktüm ve gözlerine baktım… O öylece uzaklara yolculuk etmeye devam ediyordu.. Sonra Mırıldanmaya başladı.. İlkkez duyduğum bir şarkımıydı yoksa türkü müydü bilemediğim o bestesiz ve güftesiz ama ağıttan öte, hicran yarası vari sözleri söylemeye başladı, buram buram hüzün telleriyle .. Alam başım gidem uzak ellere Karışayım boz bulanık sellere Adı sanı duyulmadık illere Gitmeyince gönül yardan ayrılmaz Bende düştüm bir geyiğin postuna Azrailde canım almaz kastına Döne döne teneşirin üstüne Yunmayınca gönül yardan ayrılmaz Ah beni buradan götürün Sağıma soluma yastık getirin Şimdi ölüyorum bir tas su getirin Gitmeyince gönül yardan ayrılmaz’..Elleri göğüslerinin üzerinde, soğuk şehir kaldırımının berbat yalnızlığında onu bu ağıtıyla baş başa bıraktım.. Her adımda arkama dönüp baktım, hiç kıpırdamıyordu, öylece duruyordu.. Kulaklarımda söylediği o bestesiz ve güftesiz ağıt.. Yalnızlığın kucağındaki anaların, şehir çaresizliğindeki duyulmayan ağıtı…Kime kızgındı, kime dargındı.. kimbilir belki de şehir kalabalığında ve anlamsız koşuşturmalarda unuttuğumuz insanlığımızın utancını yüzümüze vuruyordu konuşmayarak, cevap vermeyerek ve ağıtlar yakarak.. Ne zor şeydi aslında ellerinden tuttuğunuz bir anayı yerinden kaldıramamak! Aklım halen o kaldırımın soğukluğunda kendini arayan ama bize çok şey anlatan ağıt dilli anada.. 
Yalnızlığındaki acı hüznü onu kaldırımda otururken gördüm. Yaşlı ve hüzün kokan yaşlı teyze! Şehir kaldırımların çaresizliğinde kocaman kalabalıkların orta yerinde umutsuzluğa düşmüşlüğün resmiydi sanki..Yanına oturdum usulca Hiç tepki vermedi O, sessizce ve derinden bir nefes aldı Soluklanıyor muydu yoksa öfkeleniyor muydu? Kaldırımın sert taşına kendi insan sıcaklığına daldırdığı buruş buruş ellerini göğüslerinin üzerinde kavuşturdu.. Kimbilir bu kavuşturma Kaç bin yıllık hüzünlerin, ayrılıkların, öfkelerin ve yalnızlıkların kenetlenmesiydi Nasılsın dedim Cevap vermedi Nerelisin dedim! Suskunluğuyla kollarını omuzdan öne hareket ettirdi.. Bilmiyorum diyordu kollarıyla Uzun ve uzak bir diyara yolculuk edercesine, ötelere bakıyordu.. ‘Bak burası soğuk ana.. Hastalanacaksın.. Hem çocuklarında merak ediyordur seni’diyerek hayatına dokunmak istedim, elimi omzuna koydum ki, yürek dokunuşuyla kalkabilsin o soğuk ve buz gibi kaldırımdan Yine omuzlarını oynattı, başını iki yöne salladı.. Umursamaz bir halin çaresizliğinde dimdik kendi yaşamına bir başkaldırıydı bu.. Göğsünün üzerinde kenetli ellerinden tuttum.. Önüne diz çöktüm ve gözlerine baktım… O öylece uzaklara yolculuk etmeye devam ediyordu.. Sonra Mırıldanmaya başladı.. İlkkez duyduğum bir şarkımıydı yoksa türkü müydü bilemediğim o bestesiz ve güftesiz ama ağıttan öte, hicran yarası vari sözleri söylemeye başladı, buram buram hüzün telleriyle .. Alam başım gidem uzak ellere Karışayım boz bulanık sellere Adı sanı duyulmadık illere Gitmeyince gönül yardan ayrılmaz Bende düştüm bir geyiğin postuna Azrailde canım almaz kastına Döne döne teneşirin üstüne Yunmayınca gönül yardan ayrılmaz Ah beni buradan götürün Sağıma soluma yastık getirin Şimdi ölüyorum bir tas su getirin Gitmeyince gönül yardan ayrılmaz’..Elleri göğüslerinin üzerinde, soğuk şehir kaldırımının berbat yalnızlığında onu bu ağıtıyla baş başa bıraktım.. Her adımda arkama dönüp baktım, hiç kıpırdamıyordu, öylece duruyordu.. Kulaklarımda söylediği o bestesiz ve güftesiz ağıt.. Yalnızlığın kucağındaki anaların, şehir çaresizliğindeki duyulmayan ağıtı…Kime kızgındı, kime dargındı.. kimbilir belki de şehir kalabalığında ve anlamsız koşuşturmalarda unuttuğumuz insanlığımızın utancını yüzümüze vuruyordu konuşmayarak, cevap vermeyerek ve ağıtlar yakarak.. Ne zor şeydi aslında ellerinden tuttuğunuz bir anayı yerinden kaldıramamak! Aklım halen o kaldırımın soğukluğunda kendini arayan ama bize çok şey anlatan ağıt dilli anada.. 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.