deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

KILIÇDAROĞLU ˮOYUNCAK OLDUK” DEDİ..

SPOR (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 27.12.2012 - 16:05, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:01
 

KILIÇDAROĞLU ˮOYUNCAK OLDUK” DEDİ..

İşte Kemal Kılıçdaroğluʹnun söyledikleri ve sorulara verdiği cevaplar -“Biz AKP ile değil, AKP devletiyle rekabet içindeyiz. Vali, Kaymakam, Defterdar, Vergi dairesi müdürü onun emrinde. Rektör onu emrinde. Biz tek parti devletiyle mücadele ediyoruz. Bu gerçeği bütün gazeteci arkadaşlarımın bilmesini isterim. -“Artık devletle AKP’yi ayrıştıran bir tablo yok ortada. Bütünleşmiş bir tablo var. Bir tek parti devleti var karşımızda ve biz bu tek parti devletine karşı mücadele ediyoruz. Sıradan, demokrasilerde olması gereken bir mücadele zemini yok ortada.” -“2012’de bana AKP’nin izlediği politikalardan en vahimi hangisidir diye sorarsanız dış politikadır. Bütün bölgede ağırlığını kaybetmiştir. Yıllar yılı dış politikadaki bütün kazanımlarımızı 2012’de çöp sepetine attık.” -“Dışişleri Bakanının o koltuktan ayrılması gerekiyor. Kendisine çapsız değişime alınganlık göstermişti. Kullandığım en hafif deyimdir o. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin bu noktaya düşmesini, düşürülmesini içime sindiremiyorum. Uçağınız düşürülecek, bakanlarınız bırakılmayacak, uçakları indirilmeyecek, açıkça tehdit edilecek bir ülke konumuna geldik biz. Sözde oyun kurucuyduk biz. Oyuncak olduk. Böyle bir dış politika olabilir mi?” -“Hükümet’in darbe temizliği konusunda samimi olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Orada da ikili bir ruh halinde. Darbeye karşıyım ama darbecilerin çıkardığı yasaların arkasında duruyorum.” -“Darbeye karşıysanız darbecilerin getirdiği yasaları sivilleştireceksiniz. Hem %10 barajının arkasına saklanacaksınız, sonra ben Kenan Evren’in düşüncesine karşıyım diyeceksiniz. Darbe yasalarından nemalanan insanlar, darbeye karşı olamazlar.” -“Böyle ikiyüzlülüğü ben ilk kez görüyorum. Darbeye karşıysanız adam gibi gelirsiniz CHP’ye, biz darbelere karşıyız. 12 Eylül döneminde çıkan bütün darbe yasalarını değiştirmek istiyoruz der, destek istersiniz. Açıkça söylüyorum; her türlü desteği veririz. Yeter ki, siz darbe yasalarını değiştirin. Sivilleştirin toplumu. Demokratikleştirin. Özgürlükleri getirin. Özgürlükten korkmuyoruz. Darbe yasalarının değiştirilmesiyle ilgili bütün yasa tekliflerini verdik. Hiçbirisini AKP’liler dikkate bile almadılar.” -“Uludere’yle ilgili olarak AKP’nin soruşturmanın zamana yayılıp, unutturulma gibi bir hedefinin olduğunu düşünüyorum. Sınır ötesi operasyonu yapma yetkisi kime ait? TBMM’ye. Bu yetkiyi meclis kime verdi? Hükümete verdi. Bizim muhatabımız kim? Hükümet. Bürokrasi bizim muhatabımız olamaz. Öldürülen 34 yurttaşımızın sorumlusu kim? Siyasi iktidar. Pilotu mu sorumlu bulacaksınız? Pilot talimat alır. Şurada kişiler var, teröristler var, git bombayı at gel. Gider bomba atar gelir.” -“Bir tren faciası yaşamıştık hatırlarsınız Sakarya civarında. Sonunda kim sorumlu tutuldu? İki makinist. Burada kim sorumlu tutulacak? Herhalde pilotlar. Ama pilotları sorumlu tutamıyorlar, neden? Çünkü onlar havada. Yerde değiller. Onlara talimat verilmiş.” -“Önce siyasi otoritenin kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. Yeri zamanı gelince taa 33 kurşuna giderler. Mustafa Muğlalı’ya giderler. Mustafa Muğlalı bu ülkede mahkum oldu. Hapis yattı. 33 kurşuna gidenler 34 yurttaşımızın öldürülmesinin hesabını vermekten korkuyorlar, kaçıyorlar.” -“Efendim, onlar terörist olabilirmiş. Geldikleri noktaya bakın. Çok masum değillermiş. Niçin onlarla ilgili o zaman özel yasa çıkardınız parlamentodan? Her yönüyle çuvallamış bir iktidar var bu konuda.” -“İki parti yan yana gelirse kürt sorunu çözülür demek doğru değil. İki parti yan yana gelince nasıl çözülecek? Parlamentodaki çoğunlukla mı? Parlamentodaki çoğunlukla olsaydı zaten AKP’nin çoğunluğu var oturur çözerdi. Niye gelsin CHP’ye?” -“Ben merak ediyorum. Kendi siyasal çoğunluğu varken, her yasa konusunda hiç CHP’ye sormazken bu sorunun çözümü konusunda gel arkadaş beraber oturup çözelim deme ihtiyacını nereden duyuyor? Hangi gerekçeyle duyuyor? Bana çıkıp makul, mantıklı bir gerekçeyi söylesin.” -“Hiç endişeniz olmasın. Bugün olmazsa bile yarın, yarın olmazsa bile öbür gün parlamentoda bu sorunun çözümüyle ilgili bir komisyon kurulacaktır. Oluşmak zorundadır. Akıl ve mantık bunu gerektiriyor.” -“Benim gerçek düşüncem halk Cumhurbaşkanlığına kesinlikle Erdoğan’ı seçmeyecektir. Türkiye’yi bu kadar kutuplaştıran birisinden, kavga ortamından, şiddetten yana bir insandan Cumhurbaşkanı mı olur? Kadın erkek eşitliğini görmezlikten gelip böyle bir eşitlik olamaz diyen insandan Cumhurbaşkanı mı olur?” -“Bu ülke kendisine yakışan bir Cumhurbaşkanı seçecektir. Herkesin sevdiği, saydığı ve herkesin kucakladığı, tarafsızlığıyla, birikimiyle, dünya görüşüyle, çağdaş değerleriyle, özgürlükçü anlayışıyla herkesi kucaklayan bir kişiyi bu ülke Cumhurbaşkanı seçecektir.” -“Artık Avrupa’da biliyor. Türkiye’de özgürlüğü, demokrasiyi savunan parti CHP, Tutuklu gazetecilerle ilgili olayı dünya kamuoyuna maleden parti CHP. Yeni bir sayfa açtık biz. Bu yeni sayfa içerisinde demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti, çok partili yaşamın güçlenmesini savunan bir partiyiz.” -“Batıda Türkiye’ye yönelik eleştiriler gün geçtikçe artıyor. Bunda bizim taleplerimizin dış dünyaya yansımasının etkileri var. Demokrasi ve özgürlük taleplerimiz oralarda daha fazla yankı buluyor. AB ilerleme raporlarında da yer alıyor. Peki, bu taleplere tepki ne oluyor? AKP kanadından bu talepler çöp sepetine atılıyor. Biz ise dikkatle dinliyoruz. Bu uygar dünyanın gözünden kaçmıyor.” -“Tekirdağ’da twit atan genç arkadaşımız Gençlik Kolları Başkanı değil. Ama partimizin üyesi. O disipline verildi, gereği yapılacak.” Soru- Efendim biraz konuyu değiştireyim istiyorum. İki tane soru soracağım. Bir tanesi Tekirdağ Gençlik Kolları Başkanının başörtülülere söylediği twitterdan sözlerle ilgili. İkincisi de, Levent Kırca’nın sizinle ilgili söylediği ağır ifadelerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Kemal KILIÇDAROĞLU- Tekirdağ’da twit atan genç arkadaşımız Gençlik Kolları Başkanı değil. Ama partimizin üyesi. O disipline verildi, gereği yapılacak. Hiç kimsenin bir olayı şu veya bu şekilde aşağılayıcı bir ifadeyle dillendirmemesi gerekir. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Ama demokrasilerde bu tür ifadeleri kullanmak doğru değildir. Kim olursa olsun. Hele bir Cumhuriyet Halk Partilinin buna çok daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Sayın Levent Kırca’nın benimle ilgili söylediği sözleri doğrusunu isterseniz söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Sanatçılarla karşı karşıya gelmek istemem. Dünyanın en tehlikeli işlerinden birisidir. Sanatçıdır, herkesin sanatına saygı duyarız. Soru- Abdullah Bozkurt, Today’s Zaman Gazetesi. Sayın Kılıçdaroğlu, konuyu ben biraz daha yurtdışına çekmek istiyorum. Temsil ettiğim gazete itibariyle de ilk defa yanlış hatırlamıyorsam CHP Genel Başkan seviyesinde Çin’e bir gezi yapıyorsunuz. Ocak’ın ilk kısmında. Daha sonra belki Irak, Mısır ve başka ülkeler de programımızda var. Yurtdışından size bir daha artan bir ilgi olduğu gözlemleniyor. Sizin de yurtdışına eskisine nazaran çok daha farklı ilgi gösterdiğiniz belli. Fakat yurtdışında da CHP’ye yönelik o eskiden kalma algılarda devam ediyor. İşte Parti Sözcünüz Haluk bey Avrupa Konseyinde çok aktif üyelerden birisi. Orada sürekli mücadele veren insanlardan birisi. Avrupa Konseyinden de, Avrupa Birliğinden de Türkiye’ye yönelik reformlar konusunda, beklentiler konusunda da eleştiri dozajının arttığını görüyoruz. Ben bu algıyı değiştirme anlamında sizin uyguladığınız ziyaretlerin ötesindeki yol haritanızda neler olduğunu açıkçası merak ediyorum. Teşekkür ederim. Kemal KILIÇDAROĞLU- Cumhuriyet Halk Partisi dünyada sayılı partilerden birisi. En eski 4 veya 5 partisinden birisi. Verdiği kararlı mücadele Türkiye’nin çağdaşlaşması, çok partili hayata geçiş, Türkiye’yi değiştiren ve dönüştüren önemli olayların altında imzası olan bir partidir. Yurtdışında bilinen, tanınan bir parti. İlişkilerimiz biraz zayıftı. O ilişkileri güçlendiriyoruz. Çünkü şu biliniyor. Türkiye’de özgürlüğü savunan parti Cumhuriyet Halk Partisi, demokrasiyi savunan parti Cumhuriyet Halk Partisi. Tutuklu gazetecilerle ilgili olayı dünya kamuoyuna maleden parti Cumhuriyet Halk Partisi. Bütün bu olaylar biliniyor. Özgürlükleri savunan parti Cumhuriyet Halk Partisi biliniyor, ilgi duyuluyor. Yeni bir sayfa açtık biz. Bu yeni sayfa içerisinde demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti, çok partili yaşamın güçlenmesini savunan bir partiyiz. Dolayısıyla batının pek çok ülkesi ilgi gösteriyor Cumhuriyet Halk Partisine, yeni söylemlerine. Onlarla zaman zaman Ankara’da, zaman zamanda yurtdışında bir araya geliyoruz. Ankara’da daha fazla yüz yüze geliyoruz. Yurtdışından talepler geliyor, gidiyoruz. Orada Cumhuriyet Halk Partisini anlatacağız, görecekler. Türkiye’nin değişime ve dönüşüme ihtiyacı var. Onu sağlayacak olan bir partiye ve bir yönetime ihtiyaç var. Onun anahtarının Cumhuriyet Halk Partisinde olduğunu biz anlatıyoruz. Onlarda ilgi gösteriyorlar. Batıda Türkiye’ye yönelik eleştiriler gün geçtikçe artıyor. Bunda bizim taleplerimizin dış dünyaya yansımasının etkileri var. Demokrasi ve özgürlük taleplerimiz oralarda daha fazla yankı buluyor. AB ilerleme raporlarında da bunlar yer alıyor. Ama bu taleplere tepki nasıl doğruyor? AKP kanadından bu talepler çöp sepetine atılıyor. Biz ise dikkatle dinliyoruz. Bu uygar dünyanın gözünden kaçmıyor. Soru- Sizin yaklaşık iki, üç hafta önce bir açıklamanız oldu bir televizyon kanalında. Dediniz ki, Gül ve Erdoğan birlikte aday olursa ben Gül’ü desteklerim. Şimdi bu sözünüzle ilgili bir tepki aldınız mı? Buna açıklık getirmek ister misiniz? Birde belki bununla bağlantılı, belki değil yorumu size bırakacağım Sayın Cumhurbaşkanının Göktürk 2 fırlatma törenine davet edilmemiş olması da sizce kasıtlı bir şey değil miydi? Unutulmuş muydu? Yoksa siz bunu farklı mı yorumluyorsunuz? Kemal KILIÇDAROĞLU- Bana sorulan soru başka hiç aday çıkmaz, aday olmaz, sadece iki kişi kalırsa nasıl oy verirsiniz? Yani seçeneği olmayan bir soru soruldu bana. Bende dürüst bir politikacı olarak seçeneği olmayan bir soruya yanıt verdim. Ama benim gerçek düşüncem nedir? Benim gerçek düşüncem halk Cumhurbaşkanlığına kesinlikle Recep Tayyip Erdoğan’ı seçmeyecektir. Türkiye’yi bu kadar kutuplaştıran birisinden Cumhurbaşkanı mı olur? Kavga ortamından, şiddetten bir insandan Cumhurbaşkanı mı olur? Kadın erkek eşitliğini görmezlikten gelip böyle bir eşitlik olamaz diyen insandan Cumhurbaşkanı mı olur? Bu ülke kendisine yakışan bir Cumhurbaşkanı seçecektir. Herkesin sevdiği, saydığı ve herkesin kucakladığı, tarafsızlığıyla, birikimiyle, dünya görüşüyle, çağdaş değerleriyle, özgürlükçü anlayışıyla herkesi kucaklayan bir kişiyi bu ülke Cumhurbaşkanı seçecektir. Halkımıza güveniyoruz. Soru- Hakan Çelik, Posta Gazetesi Ankara Temsilcisi. Efendim yerel seçimler konusunda özellikle İstanbul çok kritik bir şehir olduğu için sizde daha önce orada seçim yarışına katılmıştınız. İstanbul’u alacak olan parti diğer seçimlerde de çok önemli bir yol almış oluyor. Psikolojik anlamda da önemi var. Sayın Gürsel Tekin’in adı geçiyor örneğin Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığında. Sayın Mustafa Sarıgül aynı şekilde ve belki başka isimlerde sözkonusu olacak. Ne zaman ve nasıl bir strateji izleyeceksiniz? Kamuoyuyla biraz ilkesel duruşunuz ne olacak burada? Nasıl bir parametre, hangi parametrelerle adaylarınızı belirleyeceksiniz? İstanbul’u sormamın nedeni İstanbul en önemli ve sembol şehir olduğu için dile getiriyorum. Bu konuda da pek çok şey yazıldı, çizildi. Sizden ne zaman ve nasıl bir yanıt geleceğini herhalde hepimiz merak ediyoruz. Kemal KILIÇDAROĞLU- Yazılan çizilenlerin büyük bir kısmını bende medyadan öğreniyorum. Büyük bir kısmı gerçek değil. Ama arkadaşların yorumları var. Bazen haber olarak yayınlıyorlar. Onlara da saygı duyuyoruz yorumlara. Yerel yönetimlerle ilgili stratejimizi yaklaşık bundan 5 veya 6 ay önce açıklamıştık Belediye Başkanları toplantımızda. Temel ilkemiz şu; halkın kabul ettiği, sevdiği, saydığı, halkın kendisine hizmet vereceği konusunda endişe duymadığı kişileri belediye başkan adayı olarak halkın karşısına çıkarmak. Temel hedefimiz bu. Bu konuda kamuoyu yoklamaları yapıyoruz. Önümüzdeki süreç içinde örgütlerimize gideceğiz, onların eğilimlerini alacağız. Eğilim yoklamaları yapacağız ve daha sonra adaylarımızı belirleyeceğiz. Belli yerlerde adaylarımız bugünden belli zaten. Onlar çalışıyorlar. Belli yerlerde çalışmalarımız devam ediyor. O süreç içerisinde bilgimiz ve sonuçlar konusunda oluşan kanaat perçinleştikçe daha sağlıklı, daha tutarlı adımlar atacağız. Soru- Benim sorum Kürt sorunuyla ilgili olacak. Bir süre önce kurmaylarınızla birlikte AKP Genel Merkezinde Sayın Başbakanı ziyaret etmiştiniz. Bu ziyareti mecliste 4 partinin katılımıyla bir komisyon oluşturulması, başka maddede vardı. Sonra orada Sayın Başbakan ve kurmayları eğer diğer partilerle de bu konuda bir uzlaşma sağlanamazsa gelin biz birlikte iki parti CHP ve AKP çalışalım diye bir karşı öneriydi. Daha sonra sizin partinizden bu konuda yeni bir açıklama gelmedi. Daha doğrusu bu çağrıya olumlu ya da olumsuz anlamda bir karşılık gitmedi iktidar partisine. Sayın Başbakan Başbakanın kurmayları birkaç kere açıklama yaptılar. Biz hazırız CHP ile bu konuda çalışmaya. Onlarda hazırlarsa gelsinler kapımız açık dediler. Bu konuda bu projenizi tamamen rafa kaldırdınız mı? MHP’nin zaten sıcak bakmadığı en baştan belliydi. Açık bir şekilde onlarda bu açıklamalarını yapmışlardı. İki partinin çalışması fikrine karşı mısınız? Yoksa parti içerisinde bu konuda farklı eğilimlerin olması bir adım atmanızı, hamle yapmanızı zorlaştırıyor mu? Teşekkür ederim. Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz yol haritasını belirlemiştik. Kendimize göre ve bunu AKP’ye götürdük. Yol haritamızı önerdik. Karşı görüş geldi. Görüşünüzü açıklamadınız diye bir ifadeniz oldu. Biz bunu defalarca açıkladık. Biz bu sorunun bir toplumsal uzlaşmayla çözüleceği konusundaki düşüncemizi defalarca ifade ettik. Hatta mecliste grubu olan partilerle bir uzlaşma masası kuralım, bir komisyon kuralım, bunun dışında parlamento dışında da bir akil adamlar heyeti olsun. Burada gerekirse parlamento dışındaki siyasal partilerinde katkılarını ve düşüncelerini alalım diye düşüncemiz vardı. Toplumsal uzlaşma olmadan bu sorunun çözülemeyeceği yönünde bizim bir kanaatimiz var. O nedenle iki parti yan yana gelirse bu sorun çözülür demek doğru değil. Eğer iki parti yan yana gelip nasıl çözülecek? Parlamentodaki çoğunlukla mı? Parlamentodaki çoğunlukla olsaydı zaten AKP’nin çoğunluğu var oturur çözerdi. Niye gelsin CHP’ye? Ben merak ediyorum. Kendi siyasal çoğunluğu varken, her yasa konusunda hiç CHP’ye sormazken bu sorunun çözümü konusunda gel arkadaş beraber oturup çözelim deme ihtiyacını nereden duyuyor? Hangi gerekçeyle duyuyor? Bana çıkıp makul, mantıklı bir gerekçeyi söylesin. Biz ne diyoruz; bir toplumsal uzlaşma gerekiyor. Bütün siyasal partilerin bir araya gelmesi gerekiyor. Olay derin kökleri olan bir olay. Sıradan bir olay değil. O nedenle toplumsal uzlaşmayı zorunlu kılan bir olay. %1’n bile önemi var bu sorunun çözümünde. %1’in bile önemi var. Biz bu gerçeği gördüğümüz içindir ki AKP’ye gittik. Bu gerçekleşecek mi? Hiç endişeniz olmasın. Bugün olmazsa bile yarın yarı olmazsa bile öbür gün parlamentoda bu sorunun çözümüyle ilgili bir komisyon kurulacaktır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi bu sorunun çözümü konusunda da bir komisyon oluşacaktır. Oluşmak zorundadır. Akıl ve mantık bunu gerektiriyor. Eğer başka öneriler olursa biz kendi düşüncelerimizi yine ifade ederiz. Soru- Dış politikayla ilgili son günlerde çarpıcı bir gelişme oldu. Türkiye NATO nezdinde İsrail’in uyguladığı vetoları kısmi şekilde kaldırdı. Bu özellikle hükümet tarafından bu sene içerisinde sizin partinize de İsrail’le ilişkiler açısından ciddi eleştirilen yapıldığını hatırlıyoruz. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütçe görüşmeleri sırasında Sayın Başbakana 13 soru sormuştum, hiçbirisine yanıt alamadım. İsrail’le kapalı kapılar ardında görüşme yapıyorsunuz demiştim. Çıktı bunu söyleyen müfteridir demişti. Kendi üslubuna ve kendisine yakışan bir ifadeyle bunu ifade etmişti. İsrail’le kapalı kapılar ardında görüşme yapıldığını daha sonra bir soru önergesine Dışişleri Bakanının verdiği yanıtla zaten gerçek ortaya konmuştu. Bir arkadaşımız çıktı soru önergesine verilen yanıtı da anlattı. Burada geldiğimiz noktada zaten bu görüşmelerin yapıldığını gösteriyor. 2012’de dış politikamız bana AKP’nin izlediği politikalardan en vahimi hangisidir diye sorarsanız dış politikadır. Bütün bölgede ağırlığını kaybetmiştir. Yıllar yılı dış politikadaki bütün kazanımlarımızı 2012’de çöp sepetine attık. Suriye’yle, Irak’la, İran’la, Rusya’yla ilişkilerimiz son derece kötü, bozuldu. Düşünebiliyor musunuz? Bir ülkenin Dışişleri Bakanı benim ülkeme gelirse ben onu tutuklarım diyor Irak yönetimi. Enerji Bakanın uçağı indirilmiyor. İran’dan açıkça Türkiye’ye tehdide yönelik demeçler geliyor. Rusya’dan açık eleştiriler geliyor. Türkiye hiçbir zaman bu konuma düşmemişti. Avrupa Birliği sürecimizin tümüyle tıkandığı ve durduğu noktaya geldik. Oysa Avrupa Birliğini bir çağdaşlaşma projesi olarak gördük, hep öyle ele aldık. Bütün siyasal partilerin ortak çabasıyla sürdüreceğimiz bir projeydi Avrupa Birliği. Hiçbir siyasal parti Avrupa Birliği sürecine karşı değildi. Bugün geldiğimiz noktaya bakınız, tümüyle durmuş. Şunları şunları yapın, eleştiri var Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında biz o eleştirilere bile tahammül edemiyoruz, çıkıyor bir yetkili Avrupa Birliği raporunu çöp sepetine attım diyor. Hükümet kanadının hiçbir yönünden bu yapılan yanlıştır şeklinde bir ifade dahi çıkmıyor ortaya. kesinlikle Dışişleri Bakanının o koltuktan ayrılması gerekiyor. Kendisine çapsız değişim için alınganlık göstermişti. Kullandığım en hafif deyimdir o. Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin bu noktaya düşmesini, düşürülmesini içime sindiremiyorum. Uçağınız düşürülecek, bakanlarınız bırakılmayacak, uçakları indirilmeyecek, açıkça tehdit edilecek bir ülke konumuna geldik biz. Sözde oyun kurucuyduk biz. Oyuncak olduk. Böyle bir dış politika olabilir mi? Soru- Öncelikle darbe yasalarının ya da darbeye dayanak sağlayan maddelerin yasalardan çıkartılması söz konusu. Bununla ilgili birçok çalışma yapılıyor hükümette ve son günlerde Başbakan Yardımcısı tarafından da gündeme getirildi. Özellikle iç hizmet 35 ile ilgili bir düzenleme yapılacağı söyleniyor. Siz iç hizmet 35 ile ilgili yapılacak düzenlemenin olası çerçevesi ortaya çıktı. Bu düzenlemeye nasıl bakıyorsunuz? Komutanların yeminleri de değişecek. Bu doğrultuda buna nasıl bakıyorsunuz? Darbe yasalarının ve darbecilerin isimlerinin belli bölgelerden çıkartılmasını da nasıl değerlendiriyorsunuz? Destek verecek misiniz bu düzenleme meclise geldiğinde? Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu konudaki düşüncemiz çok açık değerli basın mensupları. Kanun teklifi verdik biz. Duruyor orada. Bu yasama döneminde verdik. Ama hükümetin darbe temizliği konusunda samimi olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Orada da ikili bir ruh halinde. Darbeye karşıyım ama darbecilerin çıkardığı yasaların arkasında duruyorum. Bu olmaz. Darbeye karşıysanız darbecilerin getirdiği yasaları sivilleştireceksiniz. Hem %10 barajının arkasına saklanacaksınız, sonra ben Kenan Evren’in düşüncesine karşıyım diyeceksiniz. Kimse kusura bakmasın. Darbe yasalarından nemalanan insanlar, darbeye karşı olamazlar. Darbeye karşıyım diyeceksiniz, size bildiri veren insana gideceksiniz, Bakanlar Kurulu kararıyla üstün hizmet madalyası vereceksiniz. Kimse kusura bakmasın. Böyle ikiyüzlülüğü ben ilk kez görüyorum. Darbeye karşıysanız adam gibi gelirsiniz, CHP’ye dersiniz ki, biz darbelere karşıyız. 12 Eylül döneminde çıkan bütün darbe yasalarını değiştirmek istiyoruz. Bize destek veriyor musunuz? Burada açıkça söylüyorum; her türlü desteği veririz. Yeter ki, siz darbe yasalarını değiştirin. Sivilleştirin toplumu. Demokratikleştirin. Özgürlükleri getirin. Özgürlükten korkmuyoruz. Darbe yasalarının değiştirilmesiyle ilgili bütün yasa tekliflerini verdik. Hiçbirisini AKP’liler dikkate bile almadılar. O açıdan AKP’nin darbe konusunda görüşlerini, yorumlarını çok samimi bulmuyoruz. Bizim yasalarımız var, tekliflerimiz var, önerilerimiz var, raporlarımız var bunu çok açık ifade ettik. Soru- Birkaç gün sonra Uludere faciasının yıldönümü. Bir programınız olacak mı? Soruşturmanın hızını nasıl buluyorsunuz? Uludere’nin muhtemel şüpheliyse ilgili yeni bir bulgu, bilgi var mı? Kemal KILIÇDAROĞLU- Uludere’yle ilgili bugün arkadaşlarımız oradalar. Uludere’ye gidiyorlar. Oradaki ailelerle, Uludereli’lerle buluşacaklar. Soruşturma konusunda bu soruşturmanın zamana yayılıp, unutturulma gibi bir hedefinin olduğunu düşünüyorum. Sınır ötesi operasyonu yapma yetkisi kime ait? TBMM’ye. Bu yetkiyi meclis kime verdi? Hükümete verdi. Bizim muhatabımız kim? Hükümet. Bürokrasi bizim muhatabımız olamaz. Öldürülen 34 yurttaşımızın sorumlusu kim? Siyasi iktidar. Pilotu mu sorumlu bulacaksınız? Pilot talimat alır. Şurada kişiler var, teröristler var, git bombayı at gel. Gider bomba atar gelir. Bir tren faciası yaşamıştık hatırlarsınız Sakarya civarında. Sonunda kim sorumlu tutuldu? İki tane makinist. Burada kim sorumlu tutulacak? Herhalde pilotlar. Ama pilotları sorumlu tutamıyorlar, neden? Çünkü onlar havada. Yerde değiller. Onlara talimat verilmiş. Gidip şurayı bombalayacaksın diye. Önce siyasi otoritenin kendi sorumluluğunu sütlenmesi gerekir. Yeri zamanı gelince taa 33 kurşuna giderler. Mustafa Muğlalı’ya giderler. Mustafa Muğlalı bu ülkede mahkum oldu. Hapis yattı. 33 kurşuna gidenler 34 yurttaşımızın öldürülmesinin hesabını vermekten korkuyorlar, kaçıyorlar. Efendim, onlar terörist olabilirmiş. Geldikleri noktaya bakın. Çok masum değillermiş. Niçin onlarla ilgili o zaman özel yasa çıkardınız parlamentodan? Her yönüyle çuvallamış bir iktidar var bu konuda. Soru- Başbakanla yaşadığınız tartışmalar içinde madem bu toplantı biraz 2012’nin muhasebesi gibi bu yıl içinde şöyle sizde iz bırakan, Başbakanın sizin için kullandığı ifadelerden ve sizin onun için kullandığınız ifadelerden, ya keşke bunu da söylemeseydim ya da şunu söylemekte çok iyi ettim dediğiniz ne var? Teşekkür ederim. Kemal KILIÇDAROĞLU- Güzel bir soru ama izin verirseniz ben bu soruya yanıt vermeyeyim. Çünkü oturup düşünmem gerekiyor. Ama şundan rahatsızım onu açık yüreklilikle ifade edeyim; siyasette bir düzey olmalı. İnsanlar kızabilirler, öfkelenebilirler. Ama siyasetçinin öfkesini sınırlaması gerekiyor. Bu konuda Türk siyasetinin başarılı bir sınav verdiğini söyleyemedik. Soru- Benim iki kısa sorum var. Yeni Anayasa hazırlama konusunda öngörülen takvimin sonuna yaklaşıyoruz. O konuda bir niyet deklarasyonu vardı. Siz CHP’nin bundan sonraki süreçte masadaki pozisyonunu nasıl görüyorsunuz? Bu çalışmaya yeni bir heyecan, ivme kazandırma imkanı var mı? İkinci sorumda; geçen senede bu toplantının başındakine benzer bir video görüntüsünü izlemiştik. Türkiye manzaraları sunuldu. CHP adına bir değerlendirme veya özeleştiri nasıl kabul ederseniz yaparsanız, eğer böyle bir tablo varsa ki bunlar Türkiye’nin yaşanmış gerçeklikleri. Neden CHP ile iktidar partisi arasındaki oy makası hala bu kadar çok açık? Böyle bir tabloda iktidar partisiyle muhalefet arasındaki makasın daha daralmış olması veya belki ana muhalefetin daha güçlü bir iktidar adayı olması beklenmez miydi? Teşekkür ediyorum. Kemal KILIÇDAROĞLU- Bende teşekkür ediyorum. Anayasa konusundaki çalışmalarımız devam ediyor. Hiçbir zaman masada oturan arkadaşlarım oradaki çalışmaları engelleme, sabote etme, geciktirme gibi bir çaba içinde olmadılar. Tam tersine hangi süre içinde, hangi görüşler beyan edilecekse onu beyan ettiler. Masadan kalkmak gibi bir niyetimiz yok. Türkiye’nin çağdaş, demokratik, özgürlükçü bir Anayasaya ihtiyacı var. Bunu kabul ediyoruz. Olması da gerekir. Uzlaşırsak güzel bir Anayasa ortaya çıkabilir. Anayasa konusunda çok aceleci olmamak gerekiyor. Çünkü sonuçta siz bir Anayasa yapıyorsunuz. Toplumun beklentileri var. O beklentilere uygun bir Anayasanın ortaya çıkması gerekiyor. Eğer ben bir düzenleme yapayım, arkası gelir diye bir anlayışla Anayasa değiştirilecekse bu pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bunun tipik örneğidir. AKP’ye yönelik eleştiriler buraya 2012 manzarası diye verildi. Biz aslında doğrudan AKP’ye yönelik bir eleştiri değildi burada sizlere sunduğumuz. Türkiye manzaralarıydı. Bu manzaralar gerçek mi gerçek. Bir sorunuz var, mademki bunlar gerçek neden CHP’nin çok daha yüksek bir noktaya çıkmıyor? AKP’de yerini koruyor diye. Bizim gördüğümüz, bizim bildiğimiz, bize aktarılan AKP’nin yerini korumadığı. Oylarının düştüğü. İki, bir başka gerçeği size söylemek isterim değerli arkadaşlar. Biz AKP ile rekabet içinde değiliz. Biz AKP devletiyle rekabet içindeyiz. Vali onun emrinde. Kaymakam onun emrinde. Defterdar onun emrinde. Vergi dairesi müdürü onun emrinde. Rektör onu emrinde. Biz bir tek parti devletiyle mücadele ediyoruz. Bu gerçeği bütün gazeteci arkadaşlarımın bilmesini isterim. Artık devletle AKP’yi ayrıştıran bir tablo yok ortada. Bütünleşmiş bir tablo var. Bir tek parti devleti var karşımızda ve biz bu tek parti devletine karşı mücadele ediyoruz. Sıradan, demokrasilerde olması gereken bir mücadele zemini yok ortada. Biz bunu yaşamımızın her alanında görüyoruz. O açıdan her türlü baskı var toplumun üzerinde. Biz bunu da görüyoruz ve sizin bir düşünceyi değiştirmeniz, bir algıyı değiştirmeniz elbette ki kolay değil. Bunun mücadelesini veriyoruz. CHP’ye yönelik yanlış algılar var, bu algıları değiştirmek istiyoruz. Sadece Türkiye’de yoktu bu yanlış algılar, yurtdışında da vardır. Ama bakın yurtdışında büyük ölçüde algıları değiştirdik. Türkiye’de de değiştireceğiz. O açıdan mücadele sürecimiz devam edecek ve ben eminim önümüzdeki yerel seçimlerde sonuçları hep beraber göreceğiz. Arkadaşlar son iki soru. Metehan bey. Soru- Biraz daha Murat’ın sorusunu biraz daha açarak biraz diplomatik ifade etti. Bu bayağı tartışıldı aslında hani Başbakanın Baas Bedevisinde kutup ayısıyla devam ettirdiğiniz tartışmayla ilgili herhalde onu sormaya çalıştı. Yani o sizde geçen yıldan nasıl bir olay olarak kaldı, yani hatırlamak istediğiniz mi ya da istemediğiniz mi ya da nasıl bakıyorsunuz? Kemal KILIÇDAROĞLU- Olmaması gereken bir olaydı. Soru- Milat Gazetesi, Aslan Değirmenci. Biraz önce darbe yasalarının değiştirilmesi konusundaki kararlılığınızı tekrar vurguladınız. Ben şunu merak ediyorum; 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinin de mağdurları var. Bu mağdurlar halen cezaevlerinde. Bu konuda CHP’nin bir çalışması var mı? Darbe kararlarının da yok hükmünde sayılarak söz konusu mağdurların olağanüstü şartlarda yargılanıp ceza alan mahkumların yeniden yargılanmasına yönelik bir çalışmanız olacak mı? Ya da böyle bir çalışma olursa katkı sunar mısınız? Kemal KILIÇDAROĞLU- Olağanüstü mahkemelerin tümüne karşıyız. Onların yaptığı yargılamalara da karşıyız. Eğer yeniden yargılanma süreci başlarsa ona da destek veririz. Biz özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını öteden beri savunduk. Sıkıyönetim mahkemelerinin adalet dağıtmadığını söyledik. O nedenle mağdur kim olursa olsun olağanüstü mahkemelerde yargılanıyorsa bu mahkemelerin adalet dağıtmadığı kanısındayız. Soru- Özellikle açlık grevleriyle başlayan dönemden sonra İmralı Öcalan üzerine enteresan senaryolar dolaşmaya başladı. Hatta gençlik döneminde ne kadar iyi bir Anadolu çocuğu olduğu gibi yorumlarda yapıldı. Son dönemde İmralı üzerine olan bu senaryoları nasıl yorumluyorsunuz? Bir de yurtdışı seyahatleriniz yoğun olacak. Amerika seyahatiniz olacak mı? Teşekkür ederim. Kemal KILIÇDAROĞLU- Hükümet değişik kanallardan farklı bir ortam yaratmak istiyor. Bunun için bazen kendi bakanlarını, bazen sivil toplum örgütlerini, bazen başka kanalları kullanarak toplumu yönlendirmeye çalışıyor. Bunun farkındayız. Eminim sizlerde farkındasınız. İki, Amerika’ya seyahatimiz olacak mı? Davet gelirse gideriz.
İşte Kemal Kılıçdaroğluʹnun söyledikleri ve sorulara verdiği cevaplar -“Biz AKP ile değil, AKP devletiyle rekabet içindeyiz. Vali, Kaymakam, Defterdar, Vergi dairesi müdürü onun emrinde. Rektör onu emrinde. Biz tek parti devletiyle mücadele ediyoruz. Bu gerçeği bütün gazeteci arkadaşlarımın bilmesini isterim. -“Artık devletle AKP’yi ayrıştıran bir tablo yok ortada. Bütünleşmiş bir tablo var. Bir tek parti devleti var karşımızda ve biz bu tek parti devletine karşı mücadele ediyoruz. Sıradan, demokrasilerde olması gereken bir mücadele zemini yok ortada.” -“2012’de bana AKP’nin izlediği politikalardan en vahimi hangisidir diye sorarsanız dış politikadır. Bütün bölgede ağırlığını kaybetmiştir. Yıllar yılı dış politikadaki bütün kazanımlarımızı 2012’de çöp sepetine attık.” -“Dışişleri Bakanının o koltuktan ayrılması gerekiyor. Kendisine çapsız değişime alınganlık göstermişti. Kullandığım en hafif deyimdir o. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin bu noktaya düşmesini, düşürülmesini içime sindiremiyorum. Uçağınız düşürülecek, bakanlarınız bırakılmayacak, uçakları indirilmeyecek, açıkça tehdit edilecek bir ülke konumuna geldik biz. Sözde oyun kurucuyduk biz. Oyuncak olduk. Böyle bir dış politika olabilir mi?” -“Hükümet’in darbe temizliği konusunda samimi olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Orada da ikili bir ruh halinde. Darbeye karşıyım ama darbecilerin çıkardığı yasaların arkasında duruyorum.” -“Darbeye karşıysanız darbecilerin getirdiği yasaları sivilleştireceksiniz. Hem %10 barajının arkasına saklanacaksınız, sonra ben Kenan Evren’in düşüncesine karşıyım diyeceksiniz. Darbe yasalarından nemalanan insanlar, darbeye karşı olamazlar.” -“Böyle ikiyüzlülüğü ben ilk kez görüyorum. Darbeye karşıysanız adam gibi gelirsiniz CHP’ye, biz darbelere karşıyız. 12 Eylül döneminde çıkan bütün darbe yasalarını değiştirmek istiyoruz der, destek istersiniz. Açıkça söylüyorum; her türlü desteği veririz. Yeter ki, siz darbe yasalarını değiştirin. Sivilleştirin toplumu. Demokratikleştirin. Özgürlükleri getirin. Özgürlükten korkmuyoruz. Darbe yasalarının değiştirilmesiyle ilgili bütün yasa tekliflerini verdik. Hiçbirisini AKP’liler dikkate bile almadılar.” -“Uludere’yle ilgili olarak AKP’nin soruşturmanın zamana yayılıp, unutturulma gibi bir hedefinin olduğunu düşünüyorum. Sınır ötesi operasyonu yapma yetkisi kime ait? TBMM’ye. Bu yetkiyi meclis kime verdi? Hükümete verdi. Bizim muhatabımız kim? Hükümet. Bürokrasi bizim muhatabımız olamaz. Öldürülen 34 yurttaşımızın sorumlusu kim? Siyasi iktidar. Pilotu mu sorumlu bulacaksınız? Pilot talimat alır. Şurada kişiler var, teröristler var, git bombayı at gel. Gider bomba atar gelir.” -“Bir tren faciası yaşamıştık hatırlarsınız Sakarya civarında. Sonunda kim sorumlu tutuldu? İki makinist. Burada kim sorumlu tutulacak? Herhalde pilotlar. Ama pilotları sorumlu tutamıyorlar, neden? Çünkü onlar havada. Yerde değiller. Onlara talimat verilmiş.” -“Önce siyasi otoritenin kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. Yeri zamanı gelince taa 33 kurşuna giderler. Mustafa Muğlalı’ya giderler. Mustafa Muğlalı bu ülkede mahkum oldu. Hapis yattı. 33 kurşuna gidenler 34 yurttaşımızın öldürülmesinin hesabını vermekten korkuyorlar, kaçıyorlar.” -“Efendim, onlar terörist olabilirmiş. Geldikleri noktaya bakın. Çok masum değillermiş. Niçin onlarla ilgili o zaman özel yasa çıkardınız parlamentodan? Her yönüyle çuvallamış bir iktidar var bu konuda.” -“İki parti yan yana gelirse kürt sorunu çözülür demek doğru değil. İki parti yan yana gelince nasıl çözülecek? Parlamentodaki çoğunlukla mı? Parlamentodaki çoğunlukla olsaydı zaten AKP’nin çoğunluğu var oturur çözerdi. Niye gelsin CHP’ye?” -“Ben merak ediyorum. Kendi siyasal çoğunluğu varken, her yasa konusunda hiç CHP’ye sormazken bu sorunun çözümü konusunda gel arkadaş beraber oturup çözelim deme ihtiyacını nereden duyuyor? Hangi gerekçeyle duyuyor? Bana çıkıp makul, mantıklı bir gerekçeyi söylesin.” -“Hiç endişeniz olmasın. Bugün olmazsa bile yarın, yarın olmazsa bile öbür gün parlamentoda bu sorunun çözümüyle ilgili bir komisyon kurulacaktır. Oluşmak zorundadır. Akıl ve mantık bunu gerektiriyor.” -“Benim gerçek düşüncem halk Cumhurbaşkanlığına kesinlikle Erdoğan’ı seçmeyecektir. Türkiye’yi bu kadar kutuplaştıran birisinden, kavga ortamından, şiddetten yana bir insandan Cumhurbaşkanı mı olur? Kadın erkek eşitliğini görmezlikten gelip böyle bir eşitlik olamaz diyen insandan Cumhurbaşkanı mı olur?” -“Bu ülke kendisine yakışan bir Cumhurbaşkanı seçecektir. Herkesin sevdiği, saydığı ve herkesin kucakladığı, tarafsızlığıyla, birikimiyle, dünya görüşüyle, çağdaş değerleriyle, özgürlükçü anlayışıyla herkesi kucaklayan bir kişiyi bu ülke Cumhurbaşkanı seçecektir.” -“Artık Avrupa’da biliyor. Türkiye’de özgürlüğü, demokrasiyi savunan parti CHP, Tutuklu gazetecilerle ilgili olayı dünya kamuoyuna maleden parti CHP. Yeni bir sayfa açtık biz. Bu yeni sayfa içerisinde demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti, çok partili yaşamın güçlenmesini savunan bir partiyiz.” -“Batıda Türkiye’ye yönelik eleştiriler gün geçtikçe artıyor. Bunda bizim taleplerimizin dış dünyaya yansımasının etkileri var. Demokrasi ve özgürlük taleplerimiz oralarda daha fazla yankı buluyor. AB ilerleme raporlarında da yer alıyor. Peki, bu taleplere tepki ne oluyor? AKP kanadından bu talepler çöp sepetine atılıyor. Biz ise dikkatle dinliyoruz. Bu uygar dünyanın gözünden kaçmıyor.” -“Tekirdağ’da twit atan genç arkadaşımız Gençlik Kolları Başkanı değil. Ama partimizin üyesi. O disipline verildi, gereği yapılacak.” Soru- Efendim biraz konuyu değiştireyim istiyorum. İki tane soru soracağım. Bir tanesi Tekirdağ Gençlik Kolları Başkanının başörtülülere söylediği twitterdan sözlerle ilgili. İkincisi de, Levent Kırca’nın sizinle ilgili söylediği ağır ifadelerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Kemal KILIÇDAROĞLU- Tekirdağ’da twit atan genç arkadaşımız Gençlik Kolları Başkanı değil. Ama partimizin üyesi. O disipline verildi, gereği yapılacak. Hiç kimsenin bir olayı şu veya bu şekilde aşağılayıcı bir ifadeyle dillendirmemesi gerekir. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Ama demokrasilerde bu tür ifadeleri kullanmak doğru değildir. Kim olursa olsun. Hele bir Cumhuriyet Halk Partilinin buna çok daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Sayın Levent Kırca’nın benimle ilgili söylediği sözleri doğrusunu isterseniz söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Sanatçılarla karşı karşıya gelmek istemem. Dünyanın en tehlikeli işlerinden birisidir. Sanatçıdır, herkesin sanatına saygı duyarız. Soru- Abdullah Bozkurt, Today’s Zaman Gazetesi. Sayın Kılıçdaroğlu, konuyu ben biraz daha yurtdışına çekmek istiyorum. Temsil ettiğim gazete itibariyle de ilk defa yanlış hatırlamıyorsam CHP Genel Başkan seviyesinde Çin’e bir gezi yapıyorsunuz. Ocak’ın ilk kısmında. Daha sonra belki Irak, Mısır ve başka ülkeler de programımızda var. Yurtdışından size bir daha artan bir ilgi olduğu gözlemleniyor. Sizin de yurtdışına eskisine nazaran çok daha farklı ilgi gösterdiğiniz belli. Fakat yurtdışında da CHP’ye yönelik o eskiden kalma algılarda devam ediyor. İşte Parti Sözcünüz Haluk bey Avrupa Konseyinde çok aktif üyelerden birisi. Orada sürekli mücadele veren insanlardan birisi. Avrupa Konseyinden de, Avrupa Birliğinden de Türkiye’ye yönelik reformlar konusunda, beklentiler konusunda da eleştiri dozajının arttığını görüyoruz. Ben bu algıyı değiştirme anlamında sizin uyguladığınız ziyaretlerin ötesindeki yol haritanızda neler olduğunu açıkçası merak ediyorum. Teşekkür ederim. Kemal KILIÇDAROĞLU- Cumhuriyet Halk Partisi dünyada sayılı partilerden birisi. En eski 4 veya 5 partisinden birisi. Verdiği kararlı mücadele Türkiye’nin çağdaşlaşması, çok partili hayata geçiş, Türkiye’yi değiştiren ve dönüştüren önemli olayların altında imzası olan bir partidir. Yurtdışında bilinen, tanınan bir parti. İlişkilerimiz biraz zayıftı. O ilişkileri güçlendiriyoruz. Çünkü şu biliniyor. Türkiye’de özgürlüğü savunan parti Cumhuriyet Halk Partisi, demokrasiyi savunan parti Cumhuriyet Halk Partisi. Tutuklu gazetecilerle ilgili olayı dünya kamuoyuna maleden parti Cumhuriyet Halk Partisi. Bütün bu olaylar biliniyor. Özgürlükleri savunan parti Cumhuriyet Halk Partisi biliniyor, ilgi duyuluyor. Yeni bir sayfa açtık biz. Bu yeni sayfa içerisinde demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti, çok partili yaşamın güçlenmesini savunan bir partiyiz. Dolayısıyla batının pek çok ülkesi ilgi gösteriyor Cumhuriyet Halk Partisine, yeni söylemlerine. Onlarla zaman zaman Ankara’da, zaman zamanda yurtdışında bir araya geliyoruz. Ankara’da daha fazla yüz yüze geliyoruz. Yurtdışından talepler geliyor, gidiyoruz. Orada Cumhuriyet Halk Partisini anlatacağız, görecekler. Türkiye’nin değişime ve dönüşüme ihtiyacı var. Onu sağlayacak olan bir partiye ve bir yönetime ihtiyaç var. Onun anahtarının Cumhuriyet Halk Partisinde olduğunu biz anlatıyoruz. Onlarda ilgi gösteriyorlar. Batıda Türkiye’ye yönelik eleştiriler gün geçtikçe artıyor. Bunda bizim taleplerimizin dış dünyaya yansımasının etkileri var. Demokrasi ve özgürlük taleplerimiz oralarda daha fazla yankı buluyor. AB ilerleme raporlarında da bunlar yer alıyor. Ama bu taleplere tepki nasıl doğruyor? AKP kanadından bu talepler çöp sepetine atılıyor. Biz ise dikkatle dinliyoruz. Bu uygar dünyanın gözünden kaçmıyor. Soru- Sizin yaklaşık iki, üç hafta önce bir açıklamanız oldu bir televizyon kanalında. Dediniz ki, Gül ve Erdoğan birlikte aday olursa ben Gül’ü desteklerim. Şimdi bu sözünüzle ilgili bir tepki aldınız mı? Buna açıklık getirmek ister misiniz? Birde belki bununla bağlantılı, belki değil yorumu size bırakacağım Sayın Cumhurbaşkanının Göktürk 2 fırlatma törenine davet edilmemiş olması da sizce kasıtlı bir şey değil miydi? Unutulmuş muydu? Yoksa siz bunu farklı mı yorumluyorsunuz? Kemal KILIÇDAROĞLU- Bana sorulan soru başka hiç aday çıkmaz, aday olmaz, sadece iki kişi kalırsa nasıl oy verirsiniz? Yani seçeneği olmayan bir soru soruldu bana. Bende dürüst bir politikacı olarak seçeneği olmayan bir soruya yanıt verdim. Ama benim gerçek düşüncem nedir? Benim gerçek düşüncem halk Cumhurbaşkanlığına kesinlikle Recep Tayyip Erdoğan’ı seçmeyecektir. Türkiye’yi bu kadar kutuplaştıran birisinden Cumhurbaşkanı mı olur? Kavga ortamından, şiddetten bir insandan Cumhurbaşkanı mı olur? Kadın erkek eşitliğini görmezlikten gelip böyle bir eşitlik olamaz diyen insandan Cumhurbaşkanı mı olur? Bu ülke kendisine yakışan bir Cumhurbaşkanı seçecektir. Herkesin sevdiği, saydığı ve herkesin kucakladığı, tarafsızlığıyla, birikimiyle, dünya görüşüyle, çağdaş değerleriyle, özgürlükçü anlayışıyla herkesi kucaklayan bir kişiyi bu ülke Cumhurbaşkanı seçecektir. Halkımıza güveniyoruz. Soru- Hakan Çelik, Posta Gazetesi Ankara Temsilcisi. Efendim yerel seçimler konusunda özellikle İstanbul çok kritik bir şehir olduğu için sizde daha önce orada seçim yarışına katılmıştınız. İstanbul’u alacak olan parti diğer seçimlerde de çok önemli bir yol almış oluyor. Psikolojik anlamda da önemi var. Sayın Gürsel Tekin’in adı geçiyor örneğin Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığında. Sayın Mustafa Sarıgül aynı şekilde ve belki başka isimlerde sözkonusu olacak. Ne zaman ve nasıl bir strateji izleyeceksiniz? Kamuoyuyla biraz ilkesel duruşunuz ne olacak burada? Nasıl bir parametre, hangi parametrelerle adaylarınızı belirleyeceksiniz? İstanbul’u sormamın nedeni İstanbul en önemli ve sembol şehir olduğu için dile getiriyorum. Bu konuda da pek çok şey yazıldı, çizildi. Sizden ne zaman ve nasıl bir yanıt geleceğini herhalde hepimiz merak ediyoruz. Kemal KILIÇDAROĞLU- Yazılan çizilenlerin büyük bir kısmını bende medyadan öğreniyorum. Büyük bir kısmı gerçek değil. Ama arkadaşların yorumları var. Bazen haber olarak yayınlıyorlar. Onlara da saygı duyuyoruz yorumlara. Yerel yönetimlerle ilgili stratejimizi yaklaşık bundan 5 veya 6 ay önce açıklamıştık Belediye Başkanları toplantımızda. Temel ilkemiz şu; halkın kabul ettiği, sevdiği, saydığı, halkın kendisine hizmet vereceği konusunda endişe duymadığı kişileri belediye başkan adayı olarak halkın karşısına çıkarmak. Temel hedefimiz bu. Bu konuda kamuoyu yoklamaları yapıyoruz. Önümüzdeki süreç içinde örgütlerimize gideceğiz, onların eğilimlerini alacağız. Eğilim yoklamaları yapacağız ve daha sonra adaylarımızı belirleyeceğiz. Belli yerlerde adaylarımız bugünden belli zaten. Onlar çalışıyorlar. Belli yerlerde çalışmalarımız devam ediyor. O süreç içerisinde bilgimiz ve sonuçlar konusunda oluşan kanaat perçinleştikçe daha sağlıklı, daha tutarlı adımlar atacağız. Soru- Benim sorum Kürt sorunuyla ilgili olacak. Bir süre önce kurmaylarınızla birlikte AKP Genel Merkezinde Sayın Başbakanı ziyaret etmiştiniz. Bu ziyareti mecliste 4 partinin katılımıyla bir komisyon oluşturulması, başka maddede vardı. Sonra orada Sayın Başbakan ve kurmayları eğer diğer partilerle de bu konuda bir uzlaşma sağlanamazsa gelin biz birlikte iki parti CHP ve AKP çalışalım diye bir karşı öneriydi. Daha sonra sizin partinizden bu konuda yeni bir açıklama gelmedi. Daha doğrusu bu çağrıya olumlu ya da olumsuz anlamda bir karşılık gitmedi iktidar partisine. Sayın Başbakan Başbakanın kurmayları birkaç kere açıklama yaptılar. Biz hazırız CHP ile bu konuda çalışmaya. Onlarda hazırlarsa gelsinler kapımız açık dediler. Bu konuda bu projenizi tamamen rafa kaldırdınız mı? MHP’nin zaten sıcak bakmadığı en baştan belliydi. Açık bir şekilde onlarda bu açıklamalarını yapmışlardı. İki partinin çalışması fikrine karşı mısınız? Yoksa parti içerisinde bu konuda farklı eğilimlerin olması bir adım atmanızı, hamle yapmanızı zorlaştırıyor mu? Teşekkür ederim. Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz yol haritasını belirlemiştik. Kendimize göre ve bunu AKP’ye götürdük. Yol haritamızı önerdik. Karşı görüş geldi. Görüşünüzü açıklamadınız diye bir ifadeniz oldu. Biz bunu defalarca açıkladık. Biz bu sorunun bir toplumsal uzlaşmayla çözüleceği konusundaki düşüncemizi defalarca ifade ettik. Hatta mecliste grubu olan partilerle bir uzlaşma masası kuralım, bir komisyon kuralım, bunun dışında parlamento dışında da bir akil adamlar heyeti olsun. Burada gerekirse parlamento dışındaki siyasal partilerinde katkılarını ve düşüncelerini alalım diye düşüncemiz vardı. Toplumsal uzlaşma olmadan bu sorunun çözülemeyeceği yönünde bizim bir kanaatimiz var. O nedenle iki parti yan yana gelirse bu sorun çözülür demek doğru değil. Eğer iki parti yan yana gelip nasıl çözülecek? Parlamentodaki çoğunlukla mı? Parlamentodaki çoğunlukla olsaydı zaten AKP’nin çoğunluğu var oturur çözerdi. Niye gelsin CHP’ye? Ben merak ediyorum. Kendi siyasal çoğunluğu varken, her yasa konusunda hiç CHP’ye sormazken bu sorunun çözümü konusunda gel arkadaş beraber oturup çözelim deme ihtiyacını nereden duyuyor? Hangi gerekçeyle duyuyor? Bana çıkıp makul, mantıklı bir gerekçeyi söylesin. Biz ne diyoruz; bir toplumsal uzlaşma gerekiyor. Bütün siyasal partilerin bir araya gelmesi gerekiyor. Olay derin kökleri olan bir olay. Sıradan bir olay değil. O nedenle toplumsal uzlaşmayı zorunlu kılan bir olay. %1’n bile önemi var bu sorunun çözümünde. %1’in bile önemi var. Biz bu gerçeği gördüğümüz içindir ki AKP’ye gittik. Bu gerçekleşecek mi? Hiç endişeniz olmasın. Bugün olmazsa bile yarın yarı olmazsa bile öbür gün parlamentoda bu sorunun çözümüyle ilgili bir komisyon kurulacaktır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi bu sorunun çözümü konusunda da bir komisyon oluşacaktır. Oluşmak zorundadır. Akıl ve mantık bunu gerektiriyor. Eğer başka öneriler olursa biz kendi düşüncelerimizi yine ifade ederiz. Soru- Dış politikayla ilgili son günlerde çarpıcı bir gelişme oldu. Türkiye NATO nezdinde İsrail’in uyguladığı vetoları kısmi şekilde kaldırdı. Bu özellikle hükümet tarafından bu sene içerisinde sizin partinize de İsrail’le ilişkiler açısından ciddi eleştirilen yapıldığını hatırlıyoruz. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütçe görüşmeleri sırasında Sayın Başbakana 13 soru sormuştum, hiçbirisine yanıt alamadım. İsrail’le kapalı kapılar ardında görüşme yapıyorsunuz demiştim. Çıktı bunu söyleyen müfteridir demişti. Kendi üslubuna ve kendisine yakışan bir ifadeyle bunu ifade etmişti. İsrail’le kapalı kapılar ardında görüşme yapıldığını daha sonra bir soru önergesine Dışişleri Bakanının verdiği yanıtla zaten gerçek ortaya konmuştu. Bir arkadaşımız çıktı soru önergesine verilen yanıtı da anlattı. Burada geldiğimiz noktada zaten bu görüşmelerin yapıldığını gösteriyor. 2012’de dış politikamız bana AKP’nin izlediği politikalardan en vahimi hangisidir diye sorarsanız dış politikadır. Bütün bölgede ağırlığını kaybetmiştir. Yıllar yılı dış politikadaki bütün kazanımlarımızı 2012’de çöp sepetine attık. Suriye’yle, Irak’la, İran’la, Rusya’yla ilişkilerimiz son derece kötü, bozuldu. Düşünebiliyor musunuz? Bir ülkenin Dışişleri Bakanı benim ülkeme gelirse ben onu tutuklarım diyor Irak yönetimi. Enerji Bakanın uçağı indirilmiyor. İran’dan açıkça Türkiye’ye tehdide yönelik demeçler geliyor. Rusya’dan açık eleştiriler geliyor. Türkiye hiçbir zaman bu konuma düşmemişti. Avrupa Birliği sürecimizin tümüyle tıkandığı ve durduğu noktaya geldik. Oysa Avrupa Birliğini bir çağdaşlaşma projesi olarak gördük, hep öyle ele aldık. Bütün siyasal partilerin ortak çabasıyla sürdüreceğimiz bir projeydi Avrupa Birliği. Hiçbir siyasal parti Avrupa Birliği sürecine karşı değildi. Bugün geldiğimiz noktaya bakınız, tümüyle durmuş. Şunları şunları yapın, eleştiri var Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında biz o eleştirilere bile tahammül edemiyoruz, çıkıyor bir yetkili Avrupa Birliği raporunu çöp sepetine attım diyor. Hükümet kanadının hiçbir yönünden bu yapılan yanlıştır şeklinde bir ifade dahi çıkmıyor ortaya. kesinlikle Dışişleri Bakanının o koltuktan ayrılması gerekiyor. Kendisine çapsız değişim için alınganlık göstermişti. Kullandığım en hafif deyimdir o. Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin bu noktaya düşmesini, düşürülmesini içime sindiremiyorum. Uçağınız düşürülecek, bakanlarınız bırakılmayacak, uçakları indirilmeyecek, açıkça tehdit edilecek bir ülke konumuna geldik biz. Sözde oyun kurucuyduk biz. Oyuncak olduk. Böyle bir dış politika olabilir mi? Soru- Öncelikle darbe yasalarının ya da darbeye dayanak sağlayan maddelerin yasalardan çıkartılması söz konusu. Bununla ilgili birçok çalışma yapılıyor hükümette ve son günlerde Başbakan Yardımcısı tarafından da gündeme getirildi. Özellikle iç hizmet 35 ile ilgili bir düzenleme yapılacağı söyleniyor. Siz iç hizmet 35 ile ilgili yapılacak düzenlemenin olası çerçevesi ortaya çıktı. Bu düzenlemeye nasıl bakıyorsunuz? Komutanların yeminleri de değişecek. Bu doğrultuda buna nasıl bakıyorsunuz? Darbe yasalarının ve darbecilerin isimlerinin belli bölgelerden çıkartılmasını da nasıl değerlendiriyorsunuz? Destek verecek misiniz bu düzenleme meclise geldiğinde? Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu konudaki düşüncemiz çok açık değerli basın mensupları. Kanun teklifi verdik biz. Duruyor orada. Bu yasama döneminde verdik. Ama hükümetin darbe temizliği konusunda samimi olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Orada da ikili bir ruh halinde. Darbeye karşıyım ama darbecilerin çıkardığı yasaların arkasında duruyorum. Bu olmaz. Darbeye karşıysanız darbecilerin getirdiği yasaları sivilleştireceksiniz. Hem %10 barajının arkasına saklanacaksınız, sonra ben Kenan Evren’in düşüncesine karşıyım diyeceksiniz. Kimse kusura bakmasın. Darbe yasalarından nemalanan insanlar, darbeye karşı olamazlar. Darbeye karşıyım diyeceksiniz, size bildiri veren insana gideceksiniz, Bakanlar Kurulu kararıyla üstün hizmet madalyası vereceksiniz. Kimse kusura bakmasın. Böyle ikiyüzlülüğü ben ilk kez görüyorum. Darbeye karşıysanız adam gibi gelirsiniz, CHP’ye dersiniz ki, biz darbelere karşıyız. 12 Eylül döneminde çıkan bütün darbe yasalarını değiştirmek istiyoruz. Bize destek veriyor musunuz? Burada açıkça söylüyorum; her türlü desteği veririz. Yeter ki, siz darbe yasalarını değiştirin. Sivilleştirin toplumu. Demokratikleştirin. Özgürlükleri getirin. Özgürlükten korkmuyoruz. Darbe yasalarının değiştirilmesiyle ilgili bütün yasa tekliflerini verdik. Hiçbirisini AKP’liler dikkate bile almadılar. O açıdan AKP’nin darbe konusunda görüşlerini, yorumlarını çok samimi bulmuyoruz. Bizim yasalarımız var, tekliflerimiz var, önerilerimiz var, raporlarımız var bunu çok açık ifade ettik. Soru- Birkaç gün sonra Uludere faciasının yıldönümü. Bir programınız olacak mı? Soruşturmanın hızını nasıl buluyorsunuz? Uludere’nin muhtemel şüpheliyse ilgili yeni bir bulgu, bilgi var mı? Kemal KILIÇDAROĞLU- Uludere’yle ilgili bugün arkadaşlarımız oradalar. Uludere’ye gidiyorlar. Oradaki ailelerle, Uludereli’lerle buluşacaklar. Soruşturma konusunda bu soruşturmanın zamana yayılıp, unutturulma gibi bir hedefinin olduğunu düşünüyorum. Sınır ötesi operasyonu yapma yetkisi kime ait? TBMM’ye. Bu yetkiyi meclis kime verdi? Hükümete verdi. Bizim muhatabımız kim? Hükümet. Bürokrasi bizim muhatabımız olamaz. Öldürülen 34 yurttaşımızın sorumlusu kim? Siyasi iktidar. Pilotu mu sorumlu bulacaksınız? Pilot talimat alır. Şurada kişiler var, teröristler var, git bombayı at gel. Gider bomba atar gelir. Bir tren faciası yaşamıştık hatırlarsınız Sakarya civarında. Sonunda kim sorumlu tutuldu? İki tane makinist. Burada kim sorumlu tutulacak? Herhalde pilotlar. Ama pilotları sorumlu tutamıyorlar, neden? Çünkü onlar havada. Yerde değiller. Onlara talimat verilmiş. Gidip şurayı bombalayacaksın diye. Önce siyasi otoritenin kendi sorumluluğunu sütlenmesi gerekir. Yeri zamanı gelince taa 33 kurşuna giderler. Mustafa Muğlalı’ya giderler. Mustafa Muğlalı bu ülkede mahkum oldu. Hapis yattı. 33 kurşuna gidenler 34 yurttaşımızın öldürülmesinin hesabını vermekten korkuyorlar, kaçıyorlar. Efendim, onlar terörist olabilirmiş. Geldikleri noktaya bakın. Çok masum değillermiş. Niçin onlarla ilgili o zaman özel yasa çıkardınız parlamentodan? Her yönüyle çuvallamış bir iktidar var bu konuda. Soru- Başbakanla yaşadığınız tartışmalar içinde madem bu toplantı biraz 2012’nin muhasebesi gibi bu yıl içinde şöyle sizde iz bırakan, Başbakanın sizin için kullandığı ifadelerden ve sizin onun için kullandığınız ifadelerden, ya keşke bunu da söylemeseydim ya da şunu söylemekte çok iyi ettim dediğiniz ne var? Teşekkür ederim. Kemal KILIÇDAROĞLU- Güzel bir soru ama izin verirseniz ben bu soruya yanıt vermeyeyim. Çünkü oturup düşünmem gerekiyor. Ama şundan rahatsızım onu açık yüreklilikle ifade edeyim; siyasette bir düzey olmalı. İnsanlar kızabilirler, öfkelenebilirler. Ama siyasetçinin öfkesini sınırlaması gerekiyor. Bu konuda Türk siyasetinin başarılı bir sınav verdiğini söyleyemedik. Soru- Benim iki kısa sorum var. Yeni Anayasa hazırlama konusunda öngörülen takvimin sonuna yaklaşıyoruz. O konuda bir niyet deklarasyonu vardı. Siz CHP’nin bundan sonraki süreçte masadaki pozisyonunu nasıl görüyorsunuz? Bu çalışmaya yeni bir heyecan, ivme kazandırma imkanı var mı? İkinci sorumda; geçen senede bu toplantının başındakine benzer bir video görüntüsünü izlemiştik. Türkiye manzaraları sunuldu. CHP adına bir değerlendirme veya özeleştiri nasıl kabul ederseniz yaparsanız, eğer böyle bir tablo varsa ki bunlar Türkiye’nin yaşanmış gerçeklikleri. Neden CHP ile iktidar partisi arasındaki oy makası hala bu kadar çok açık? Böyle bir tabloda iktidar partisiyle muhalefet arasındaki makasın daha daralmış olması veya belki ana muhalefetin daha güçlü bir iktidar adayı olması beklenmez miydi? Teşekkür ediyorum. Kemal KILIÇDAROĞLU- Bende teşekkür ediyorum. Anayasa konusundaki çalışmalarımız devam ediyor. Hiçbir zaman masada oturan arkadaşlarım oradaki çalışmaları engelleme, sabote etme, geciktirme gibi bir çaba içinde olmadılar. Tam tersine hangi süre içinde, hangi görüşler beyan edilecekse onu beyan ettiler. Masadan kalkmak gibi bir niyetimiz yok. Türkiye’nin çağdaş, demokratik, özgürlükçü bir Anayasaya ihtiyacı var. Bunu kabul ediyoruz. Olması da gerekir. Uzlaşırsak güzel bir Anayasa ortaya çıkabilir. Anayasa konusunda çok aceleci olmamak gerekiyor. Çünkü sonuçta siz bir Anayasa yapıyorsunuz. Toplumun beklentileri var. O beklentilere uygun bir Anayasanın ortaya çıkması gerekiyor. Eğer ben bir düzenleme yapayım, arkası gelir diye bir anlayışla Anayasa değiştirilecekse bu pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bunun tipik örneğidir. AKP’ye yönelik eleştiriler buraya 2012 manzarası diye verildi. Biz aslında doğrudan AKP’ye yönelik bir eleştiri değildi burada sizlere sunduğumuz. Türkiye manzaralarıydı. Bu manzaralar gerçek mi gerçek. Bir sorunuz var, mademki bunlar gerçek neden CHP’nin çok daha yüksek bir noktaya çıkmıyor? AKP’de yerini koruyor diye. Bizim gördüğümüz, bizim bildiğimiz, bize aktarılan AKP’nin yerini korumadığı. Oylarının düştüğü. İki, bir başka gerçeği size söylemek isterim değerli arkadaşlar. Biz AKP ile rekabet içinde değiliz. Biz AKP devletiyle rekabet içindeyiz. Vali onun emrinde. Kaymakam onun emrinde. Defterdar onun emrinde. Vergi dairesi müdürü onun emrinde. Rektör onu emrinde. Biz bir tek parti devletiyle mücadele ediyoruz. Bu gerçeği bütün gazeteci arkadaşlarımın bilmesini isterim. Artık devletle AKP’yi ayrıştıran bir tablo yok ortada. Bütünleşmiş bir tablo var. Bir tek parti devleti var karşımızda ve biz bu tek parti devletine karşı mücadele ediyoruz. Sıradan, demokrasilerde olması gereken bir mücadele zemini yok ortada. Biz bunu yaşamımızın her alanında görüyoruz. O açıdan her türlü baskı var toplumun üzerinde. Biz bunu da görüyoruz ve sizin bir düşünceyi değiştirmeniz, bir algıyı değiştirmeniz elbette ki kolay değil. Bunun mücadelesini veriyoruz. CHP’ye yönelik yanlış algılar var, bu algıları değiştirmek istiyoruz. Sadece Türkiye’de yoktu bu yanlış algılar, yurtdışında da vardır. Ama bakın yurtdışında büyük ölçüde algıları değiştirdik. Türkiye’de de değiştireceğiz. O açıdan mücadele sürecimiz devam edecek ve ben eminim önümüzdeki yerel seçimlerde sonuçları hep beraber göreceğiz. Arkadaşlar son iki soru. Metehan bey. Soru- Biraz daha Murat’ın sorusunu biraz daha açarak biraz diplomatik ifade etti. Bu bayağı tartışıldı aslında hani Başbakanın Baas Bedevisinde kutup ayısıyla devam ettirdiğiniz tartışmayla ilgili herhalde onu sormaya çalıştı. Yani o sizde geçen yıldan nasıl bir olay olarak kaldı, yani hatırlamak istediğiniz mi ya da istemediğiniz mi ya da nasıl bakıyorsunuz? Kemal KILIÇDAROĞLU- Olmaması gereken bir olaydı. Soru- Milat Gazetesi, Aslan Değirmenci. Biraz önce darbe yasalarının değiştirilmesi konusundaki kararlılığınızı tekrar vurguladınız. Ben şunu merak ediyorum; 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinin de mağdurları var. Bu mağdurlar halen cezaevlerinde. Bu konuda CHP’nin bir çalışması var mı? Darbe kararlarının da yok hükmünde sayılarak söz konusu mağdurların olağanüstü şartlarda yargılanıp ceza alan mahkumların yeniden yargılanmasına yönelik bir çalışmanız olacak mı? Ya da böyle bir çalışma olursa katkı sunar mısınız? Kemal KILIÇDAROĞLU- Olağanüstü mahkemelerin tümüne karşıyız. Onların yaptığı yargılamalara da karşıyız. Eğer yeniden yargılanma süreci başlarsa ona da destek veririz. Biz özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını öteden beri savunduk. Sıkıyönetim mahkemelerinin adalet dağıtmadığını söyledik. O nedenle mağdur kim olursa olsun olağanüstü mahkemelerde yargılanıyorsa bu mahkemelerin adalet dağıtmadığı kanısındayız. Soru- Özellikle açlık grevleriyle başlayan dönemden sonra İmralı Öcalan üzerine enteresan senaryolar dolaşmaya başladı. Hatta gençlik döneminde ne kadar iyi bir Anadolu çocuğu olduğu gibi yorumlarda yapıldı. Son dönemde İmralı üzerine olan bu senaryoları nasıl yorumluyorsunuz? Bir de yurtdışı seyahatleriniz yoğun olacak. Amerika seyahatiniz olacak mı? Teşekkür ederim. Kemal KILIÇDAROĞLU- Hükümet değişik kanallardan farklı bir ortam yaratmak istiyor. Bunun için bazen kendi bakanlarını, bazen sivil toplum örgütlerini, bazen başka kanalları kullanarak toplumu yönlendirmeye çalışıyor. Bunun farkındayız. Eminim sizlerde farkındasınız. İki, Amerika’ya seyahatimiz olacak mı? Davet gelirse gideriz.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.