deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

ARSLAN VE ÇETİN SON NOKTADA!

EKONOMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 03.03.2012 - 18:56, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:01
 

ARSLAN VE ÇETİN SON NOKTADA!

İŞTE GÜNGÖR ARSLANʹIN "ÖZÜR DİLİYORUM" BAŞLIKLI KÖŞE YAZISI  İster cumhurbaşkanı olun ister başbakan olun isterseniz bakan ya da gazeteci olun. Sonuçta etten kemikten bir insansınız. Bu nedenle statüsü ve konumu ne olursa olsun her insan hata yapabilir. Tıpkı benim yaptığım gibi. Önceki gün yapmamam gereken, bir gazeteciye, bir gazete patronunun yapmaması gereken bir hata yaptım. Bu hatam için beni sevenlerimden, Kocaelililerden özür diliyorum. Aciz biriyle muhatap olduğum için, bir zamanlar benim yanımda çalışmış bir insanla muhatap olup onu kahraman yaptığım için özür diliyorum kamuoyundan. Bu olayla beraber şunu çok açık seçik gördüm. Başarılı olmanın, büyümenin, birilerini geçmenin nasıl bir bedel ödenmesi gerektiğini önceki gün o kadar net gördüm ki..! İçlerindeki ezilmişlik duygularını nasıl kustular hep birlikte gördük. Ne yaptım ben bu insanlara? En kötüsü iyilik yaptım. Ve bundan da kötüsü işimde başarılı oldum. Birileri sürekli geri gidip kan kaybederken Güngör Arslan ve gazetesi ve haber sitesi her geçen gün büyümeye başladı. İşte bu birilerini çıldırtmaya yetti de arttı bile. İnanılmaz bir kin beslediler bana içlerinde. Ama yürekleri yetmediği için hiçbir şey yapamadılar. Sadece klavye kahramanlığı, klavye kabadayılığı yaparak bana saldırmaya çalıştılar. İçlerindeki kini ilk her fırsatta kustu bu zavallılar. Ben ne yaptım? Muhatap aldım bunları. Yanlış yaptım. Çünkü bunlar yüreksiz, bitik aciz inanlar. Yüz yüze geldiğinizde gözünüzün içine bakmazlar. Ancak masa başında klavye kahramanlığı yaparlar. Ben sokaktan geldim. Yüreğimle yaşayan insanım. İtlere, kopuklara, acizlere ne kendimi ne gazeteyi ne de bu kenti yediririm. Ama yanlış yaptım. Bunları kendi küçük dünyalarında baş başa bırakacağım. Bu gazete büyüyecek. Yeni yatırımlarımızı gördükçe çıldıracaklar. Ağızlarından salyalar akacak. Kuduracaklar. Onlara verilecek en büyük ceza bu. Sizlerden bir kez daha özür diliyorum. Beni affedin. Tabi bu arada bu tartışmayı bahane edip olayı saptırmaya çalışanlara da küçük bir sözüm var. Ben hiç kimseye ne yazılı ne sözlü bina için başvuru yapmadım. Eğer bu arkadaşların biraz onuru ve gururu varsa bu yazdıklarını ispat etsinler. Ben bu binayı 8 ay önce kiraladım. Yani bu binanın 8 aydır benle herhangi bir yasal bağı yok. 20 yıllık kira sözleşmem var. Hadi bakalım çıkarın elinizdeki belgeleri sonra ’ Çirkin saldırı, şehir eşkiyası‘ edebiyatlarını yapın. Yoksa boşu boşuna gazetecilik edebiyatı yapmasınlar İŞTE SADUN ÇETİNʹİN YAZISI  Kalem eşkıyası bu kez Şehre inip beni buldu… Oldum olası ve bu yaşa gelinceye kadar hep karşılıklı sevgi ve saygıya inanmış biriyim… Sevdiğimi severim… Ve bunu da hissettiririm… Sevemediklerimi ise sevmem… Bunu rutin bir ilişki olarak görürüm… Çünkü ben bir gazeteciyim ve asla ayrım yapamam… Bazen farklı görüşlerde olduklarımız oldu… Bazen çok zıt fikirlerde olduklarımızla oturup konuştuk… Bazen yaşam biçimimizle hiç uyuşmadıklarımızı dinledik… Bu güne kadar hiçbir ayrım içinde olmadım bundan sonra da olamam ve olmam… Benim esas kimliğim gazeteciliktir… Bu kimliğimden de hep gurur duydum… Sürekli Sarı Basın kartı sahibi biriyim… Bunlardan önemlisi ise ben bu kentte doğdum, bu kentte büyüdüm ve bu kentin Ketenciler Köyü’nde mezara gidecek biriyim… Ben bu kente yanlış yapamam… Ben asla hemşehrilerime yalan söyleyemem… Ben bugün olduğu gibi yarınlarda da İzmit’in Yürüyüş Yolu’nda alnı açık – başı dik olarak yürümeye endeksli bir yaşam biçimimi sürdürmeye kararlıyım… Ben duygusal bir insanım… Ben bir o kadar ‘aptal’ denilecek kadar önyargısız biriyim… Benim bu kentte görüşmediğim ancak birkaç kişi çıkar… Hiç kimseyle bugüne kadar en ufak bir konuda çıkar çatışmasına girmiş değilim ve bundan sonra da Allah göstermesin dileğindeyim… Yanlışlarım, hatalarım veya eksiklerim olabilir… Ama ben bugüne kadar hiçbir kimse hakkında bir saniye art niyetli bir düşünce içinde olmadım ve olamam da… Ben bu yaşıma kadar hiçbir çıkar kavgasının tarafı olmadım… Beni tanıyanlar bunu çok iyi bilirler… Kentimde Sadun abi olarak anılmaktan müthiş bir onur duymaktayım ve bu benim en büyük sermayemdir… Bütün bunları bugün niye anlatmak istedim?... Birincisi: Önceki gün Bizim Kocaeli Gazetesi’nin sahibi Güngör Arslan tarafından Çağdaş Kocaeli Gazetesi’ndeki odamda yumruklu saldırıya uğramam… İkincisi ise: Bendenizi tanımayan genç nesile kendimi tanıtmak isteğimdendir… Kimi karnından konuşur… Kimileri insanların yüzüne bir şey konuşamaz ama bilgisayar tuşlarına basmaya başlayınca adeta ‘aslan’ kesilir ve kentimizin bütün yöneticilerine ‘akıl’ verirler… Ancak; Hiç düşünmezler kendi tahsillerinin ne olduğunu ve uzman oldukları bir konunun bulunup – bulunmadığını… Ellerinin altında bir bilgisayar tuşları ve sahip oldukları bir gazete var ise onların önünde hiç kimse duramaz… Hele hele bu tür kişilerin ‘kıblesi para’ ise kenti ‘çirkeflikle’ esir alırlar ve buna da hiç kimsenin sesi çıkmaz… Olsun… Bu da kentimizin bir rengi… Bunun gibi ‘meçzup’ lardan birkaç tanesi iyi – kötü, yanlış – doğru veya kentin genel çıkarları ile kendi özel çıkarlarını nasıl bir birinden ayıramadıklarına gayet güzel örnek teşkil etmeleri bakımından, varlıkları şehrimizin hayrınadır diye düşünmekten kendimi alamıyorum… Güngör Arslan kalem eşkiyalığından Şehir eşkiyalığına terfi etti… Önceki gün bunca yaşımda ve bunca yıllık meslek yaşamımda ilk kez karşılaştığım bir olay oldu… Çağdaş Kocaeli Gazetesi’ndeki odamda dayak yedim… Kimden mi Güngör Arslan’dan… Dün ben yazı yazamadım… Ama o 3 saat nezarette kalmasına rağmen, pişkin biçimde bir gazeteyi basıp bir genel yayın yönetmenini nasıl yumruklayarak, darp ettiğini saklamaya çalıştı… Ben kendimi Kocaeli Emniyeti’ne ve Kocaeli Mahkemelerine teslim ettim… Bundan sonraki mücadelem Hukuk nezdinde sürecektir… Bir de kalemimle… Önceki sabah saat:10.48’de 5456504001 nolu bilmediğim bir numaradan arandım… Güngör Arslan’ın özel telefonunu sildiğim yıllar oldu ve bu süre içinde hiçbir telefon görüşmesi yapmadım kendisiyle… Açtım telefonu “Sadun Çetin ben Güngör Arsan neredesin” dedi… “Gazetedeyim” dedim… Bir dakika sonra odamdan içeri girdi… Peşin pazarlıklı ve pusu kurarak gazeteye geldiğini olaydan çok sonra anlayabildim… Nasıl anlayabilirdim ki; bizim ailemizden öğrendiğimiz örf adetlerde, gelecek misafirlerin önceden pusu kurmuş olacağı anlayışına yer yoktu ki… Hoş geldin Güngör Arslan diyerek elini sıkıp yer gösterdim… Ardından hemen çay içermisin ne ikram edebilirim dedim… Çok fazla gergin bir vaziyetteydi… Günahına girmek istemem ama sürekli bir eli de cebindeydi ve sanki üzerinde taşıdığı bir silahı korur vaziyetteydi ya da bir silahı olduğu izlenimini veriyordu… Gazetemizin o günkü “Gazete patronuna kıyak” adlı manşeti konuşmaya başlamadan önce arkadaşım, dostum ve mesai arkadaşım Nurettin Kolaylı’nın odadan çıkmasını ve kapıyı kapatmasın istedi… Kapıyı kapatmasını isterken ben özel bir sohbet olacağını sanıyordum yanılmışım(Bunu da sonradan düşünüyorum. Meğer bizim gazetede kameralar bulunduğu için onlara görünmek istememiş) yani kurduğu pusuyu hayata geçirmeye çalışıyormuş… Ben karşı çıkıp “Nurettin Kolaylı’dan benim gizlim saklım olamaz ve dışarı çıkmasına gerek yok ve sen neyi konuşacaksan bu ortamda konuş” diyerek bu teklifine karşı çıktım… Bu haber neyin nesi dedi… Bu senin yazdıkların gibi yalan bir haber değil dedim… Kimden aldınız bu haberi dedi... “Haber kaynağı bizler için namustur ama sen bundan pek anlamazsın kaldı ki haberimizin arkasındayım… ” dedim…. O arada (sonradan anlıyorum) gazeteyi alıp karşımda oturan Güngör Arsan oturduğum makam koltuğunun yanına gelerek bir şeyler sormak istediğini ifade çabası gösterir gibi oldu… İşte o sırada birkaç yumruk atarak üzerimi abanıp vurmaya devam etti… Başta Nurettin Kolaylı olmak üzere gazetedeki tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum… Çünkü kalem eşkiyalığından, şehir eşkiyalığına kendisini terfi ettiren bir zatı “Sen haneye tecavüz yaptın” diyerek eşek sudan geldiği gibi dövmedikleri için… Türk adaletine ve polisine güvenim sonsuz ve mücadelemi kendimi onlara emanet ederek hukuk çerçevesinde sonuna kadar sürdüreciğimin bilinmesini isterim… Güngör Arslan utanmadan dün bir de yazı yazmış… Dün aklı - sıra beni tehtid edip “Sus Sadun Çetin” yoksa şunları veya bunları yazarım ha!...demişsin… Güngör Arslan bu kent insanı seni de beni de çok iyi tanıyor… Dolayısıyla benim yüzümün kızaracağı, ona – buna şantaj yaparak senin tabirinle “kafa koparmak” ve elindeki kalemi şantaj niyetine kullanmak, gasp yapmak, darp yapmak, mafyatik işlere bulaşmak ve onları hayata geçirmek gibi hiç ama hiçbir şey yapmadığıma bu kent tanıktır… Ben senin gibi en az 5 kez meslektaşlarıma saldırıp, dövmedim… Kavga etmek veya dövmek de benim kitabımda asla yazmaz… Ben mektepli bir gazeteci olarak basın ahlak ilkelerine son derece bağlı olarak mesleğimi kararlı biçimdeve mütevazi biçimde sürdüren biriyim… Seninle 8 - 10 yıldır görüşmüyor ve konuşmuyorum… Sadece bir acı günün veya cenazen olmuş ise köşemde başsağlığı dilemişimdir… Demişin ki anlatacağım mevzular var… Ya Güngör Arslan sen beni döverken ne kadar kendini kaybettiğinin farkındamısın?... Allah rahmet eylesin ve toprağı bol olsun rahmetli annenin üzerine yemin ederek(hem de argo biçimde) Büyükşehir’e hiçbir telefon açmadığını bu “konut alanının ticari alana dönüşmesi için girişimde bulunmadığını” söylemenden açıkçası “hüzünlenip, acı duydum”… Hüzünlenmem cahilliğinden kaynaklı ve bir süre önce vefat eden annenin üzerine yemin etmendendir… Bunu ne olur bir daha yapma… Beni trilyonluk bir işine çomak sokmuş olarak görebilirsin ama ne olur bir daha merhum annenin üzerine yemin etme… Bir de demişin ki oradaki yeri kiraya verdim… Sen şaşırmışsın Güngör Arslan TURYAP’ın hala orada kiralık afişi bulunurken ve 2.5 milyon liraya alıcı aradığını hala TURYAP yetkilileri söylerken sen nasıl oluyor da oradan 8 aydır kira alıyorsun… Karşı firmayı tanımıyorum ama burada bir vergi kaçakçılığı bulunduğu aşikar veya ‘danışıklı – dövüş’ içinde bazı filmler çeviriyorsunuz diye düşünmekten kendimi alamıyorum… Ya sen yalan söylüyorsun veya bu işin içinde başka bir iş bulunuyor… Güngör Aslan sana açık çağrı yapıyorum “benim için hayal dünyanda neler oluşmuşsa buyur hepsini anlat”… Ben işportacı tezgahında ‘çığırtkanlık yapan’ biri değilim… Ben kuyumcu dükkanında altın satan biri gibi haberci olarak kentimin ve hemşehrilerimin doğru bilgilere ulaşabilmesi için haber alma özgürlüğünü sonuna kadar kullanabilmesi adına on yıllardır mücadele eden Sadun Çetin’im… Ben bugün sadece sana bazı hatırlatmalarda bulundum… Çok mecbur kalıp kişilik haklarıma saldırmadığın sürece de sana yanıt vermeyi hiç düşünmüyorum… Ama bu kent ve bu kent insanı yani hemşehrilerim birilerinden kurtulacak… Elinde sadece bir kalemi olan ben, sonuna kadar ve dibine kadar mücadeleye varım… Dayak da yiyebilirim, evimi de kurşunlatabilir, sabah veya akşam evden çıkarak veya dönerken yolumu mafyatik yöntemlerle de kesebilir ya da kestirebilirsin ve bunların hiç biri umurumda bile değil… Benim sadece ve sadece Allaha bir can borcum bulunuyor… Bunu sen veya adamların alırsa ben yine Allahıma sığınırım…
İŞTE GÜNGÖR ARSLANʹIN "ÖZÜR DİLİYORUM" BAŞLIKLI KÖŞE YAZISI  İster cumhurbaşkanı olun ister başbakan olun isterseniz bakan ya da gazeteci olun. Sonuçta etten kemikten bir insansınız. Bu nedenle statüsü ve konumu ne olursa olsun her insan hata yapabilir. Tıpkı benim yaptığım gibi. Önceki gün yapmamam gereken, bir gazeteciye, bir gazete patronunun yapmaması gereken bir hata yaptım. Bu hatam için beni sevenlerimden, Kocaelililerden özür diliyorum. Aciz biriyle muhatap olduğum için, bir zamanlar benim yanımda çalışmış bir insanla muhatap olup onu kahraman yaptığım için özür diliyorum kamuoyundan. Bu olayla beraber şunu çok açık seçik gördüm. Başarılı olmanın, büyümenin, birilerini geçmenin nasıl bir bedel ödenmesi gerektiğini önceki gün o kadar net gördüm ki..! İçlerindeki ezilmişlik duygularını nasıl kustular hep birlikte gördük. Ne yaptım ben bu insanlara? En kötüsü iyilik yaptım. Ve bundan da kötüsü işimde başarılı oldum. Birileri sürekli geri gidip kan kaybederken Güngör Arslan ve gazetesi ve haber sitesi her geçen gün büyümeye başladı. İşte bu birilerini çıldırtmaya yetti de arttı bile. İnanılmaz bir kin beslediler bana içlerinde. Ama yürekleri yetmediği için hiçbir şey yapamadılar. Sadece klavye kahramanlığı, klavye kabadayılığı yaparak bana saldırmaya çalıştılar. İçlerindeki kini ilk her fırsatta kustu bu zavallılar. Ben ne yaptım? Muhatap aldım bunları. Yanlış yaptım. Çünkü bunlar yüreksiz, bitik aciz inanlar. Yüz yüze geldiğinizde gözünüzün içine bakmazlar. Ancak masa başında klavye kahramanlığı yaparlar. Ben sokaktan geldim. Yüreğimle yaşayan insanım. İtlere, kopuklara, acizlere ne kendimi ne gazeteyi ne de bu kenti yediririm. Ama yanlış yaptım. Bunları kendi küçük dünyalarında baş başa bırakacağım. Bu gazete büyüyecek. Yeni yatırımlarımızı gördükçe çıldıracaklar. Ağızlarından salyalar akacak. Kuduracaklar. Onlara verilecek en büyük ceza bu. Sizlerden bir kez daha özür diliyorum. Beni affedin. Tabi bu arada bu tartışmayı bahane edip olayı saptırmaya çalışanlara da küçük bir sözüm var. Ben hiç kimseye ne yazılı ne sözlü bina için başvuru yapmadım. Eğer bu arkadaşların biraz onuru ve gururu varsa bu yazdıklarını ispat etsinler. Ben bu binayı 8 ay önce kiraladım. Yani bu binanın 8 aydır benle herhangi bir yasal bağı yok. 20 yıllık kira sözleşmem var. Hadi bakalım çıkarın elinizdeki belgeleri sonra ’ Çirkin saldırı, şehir eşkiyası‘ edebiyatlarını yapın. Yoksa boşu boşuna gazetecilik edebiyatı yapmasınlar İŞTE SADUN ÇETİNʹİN YAZISI  Kalem eşkıyası bu kez Şehre inip beni buldu… Oldum olası ve bu yaşa gelinceye kadar hep karşılıklı sevgi ve saygıya inanmış biriyim… Sevdiğimi severim… Ve bunu da hissettiririm… Sevemediklerimi ise sevmem… Bunu rutin bir ilişki olarak görürüm… Çünkü ben bir gazeteciyim ve asla ayrım yapamam… Bazen farklı görüşlerde olduklarımız oldu… Bazen çok zıt fikirlerde olduklarımızla oturup konuştuk… Bazen yaşam biçimimizle hiç uyuşmadıklarımızı dinledik… Bu güne kadar hiçbir ayrım içinde olmadım bundan sonra da olamam ve olmam… Benim esas kimliğim gazeteciliktir… Bu kimliğimden de hep gurur duydum… Sürekli Sarı Basın kartı sahibi biriyim… Bunlardan önemlisi ise ben bu kentte doğdum, bu kentte büyüdüm ve bu kentin Ketenciler Köyü’nde mezara gidecek biriyim… Ben bu kente yanlış yapamam… Ben asla hemşehrilerime yalan söyleyemem… Ben bugün olduğu gibi yarınlarda da İzmit’in Yürüyüş Yolu’nda alnı açık – başı dik olarak yürümeye endeksli bir yaşam biçimimi sürdürmeye kararlıyım… Ben duygusal bir insanım… Ben bir o kadar ‘aptal’ denilecek kadar önyargısız biriyim… Benim bu kentte görüşmediğim ancak birkaç kişi çıkar… Hiç kimseyle bugüne kadar en ufak bir konuda çıkar çatışmasına girmiş değilim ve bundan sonra da Allah göstermesin dileğindeyim… Yanlışlarım, hatalarım veya eksiklerim olabilir… Ama ben bugüne kadar hiçbir kimse hakkında bir saniye art niyetli bir düşünce içinde olmadım ve olamam da… Ben bu yaşıma kadar hiçbir çıkar kavgasının tarafı olmadım… Beni tanıyanlar bunu çok iyi bilirler… Kentimde Sadun abi olarak anılmaktan müthiş bir onur duymaktayım ve bu benim en büyük sermayemdir… Bütün bunları bugün niye anlatmak istedim?... Birincisi: Önceki gün Bizim Kocaeli Gazetesi’nin sahibi Güngör Arslan tarafından Çağdaş Kocaeli Gazetesi’ndeki odamda yumruklu saldırıya uğramam… İkincisi ise: Bendenizi tanımayan genç nesile kendimi tanıtmak isteğimdendir… Kimi karnından konuşur… Kimileri insanların yüzüne bir şey konuşamaz ama bilgisayar tuşlarına basmaya başlayınca adeta ‘aslan’ kesilir ve kentimizin bütün yöneticilerine ‘akıl’ verirler… Ancak; Hiç düşünmezler kendi tahsillerinin ne olduğunu ve uzman oldukları bir konunun bulunup – bulunmadığını… Ellerinin altında bir bilgisayar tuşları ve sahip oldukları bir gazete var ise onların önünde hiç kimse duramaz… Hele hele bu tür kişilerin ‘kıblesi para’ ise kenti ‘çirkeflikle’ esir alırlar ve buna da hiç kimsenin sesi çıkmaz… Olsun… Bu da kentimizin bir rengi… Bunun gibi ‘meçzup’ lardan birkaç tanesi iyi – kötü, yanlış – doğru veya kentin genel çıkarları ile kendi özel çıkarlarını nasıl bir birinden ayıramadıklarına gayet güzel örnek teşkil etmeleri bakımından, varlıkları şehrimizin hayrınadır diye düşünmekten kendimi alamıyorum… Güngör Arslan kalem eşkiyalığından Şehir eşkiyalığına terfi etti… Önceki gün bunca yaşımda ve bunca yıllık meslek yaşamımda ilk kez karşılaştığım bir olay oldu… Çağdaş Kocaeli Gazetesi’ndeki odamda dayak yedim… Kimden mi Güngör Arslan’dan… Dün ben yazı yazamadım… Ama o 3 saat nezarette kalmasına rağmen, pişkin biçimde bir gazeteyi basıp bir genel yayın yönetmenini nasıl yumruklayarak, darp ettiğini saklamaya çalıştı… Ben kendimi Kocaeli Emniyeti’ne ve Kocaeli Mahkemelerine teslim ettim… Bundan sonraki mücadelem Hukuk nezdinde sürecektir… Bir de kalemimle… Önceki sabah saat:10.48’de 5456504001 nolu bilmediğim bir numaradan arandım… Güngör Arslan’ın özel telefonunu sildiğim yıllar oldu ve bu süre içinde hiçbir telefon görüşmesi yapmadım kendisiyle… Açtım telefonu “Sadun Çetin ben Güngör Arsan neredesin” dedi… “Gazetedeyim” dedim… Bir dakika sonra odamdan içeri girdi… Peşin pazarlıklı ve pusu kurarak gazeteye geldiğini olaydan çok sonra anlayabildim… Nasıl anlayabilirdim ki; bizim ailemizden öğrendiğimiz örf adetlerde, gelecek misafirlerin önceden pusu kurmuş olacağı anlayışına yer yoktu ki… Hoş geldin Güngör Arslan diyerek elini sıkıp yer gösterdim… Ardından hemen çay içermisin ne ikram edebilirim dedim… Çok fazla gergin bir vaziyetteydi… Günahına girmek istemem ama sürekli bir eli de cebindeydi ve sanki üzerinde taşıdığı bir silahı korur vaziyetteydi ya da bir silahı olduğu izlenimini veriyordu… Gazetemizin o günkü “Gazete patronuna kıyak” adlı manşeti konuşmaya başlamadan önce arkadaşım, dostum ve mesai arkadaşım Nurettin Kolaylı’nın odadan çıkmasını ve kapıyı kapatmasın istedi… Kapıyı kapatmasını isterken ben özel bir sohbet olacağını sanıyordum yanılmışım(Bunu da sonradan düşünüyorum. Meğer bizim gazetede kameralar bulunduğu için onlara görünmek istememiş) yani kurduğu pusuyu hayata geçirmeye çalışıyormuş… Ben karşı çıkıp “Nurettin Kolaylı’dan benim gizlim saklım olamaz ve dışarı çıkmasına gerek yok ve sen neyi konuşacaksan bu ortamda konuş” diyerek bu teklifine karşı çıktım… Bu haber neyin nesi dedi… Bu senin yazdıkların gibi yalan bir haber değil dedim… Kimden aldınız bu haberi dedi... “Haber kaynağı bizler için namustur ama sen bundan pek anlamazsın kaldı ki haberimizin arkasındayım… ” dedim…. O arada (sonradan anlıyorum) gazeteyi alıp karşımda oturan Güngör Arsan oturduğum makam koltuğunun yanına gelerek bir şeyler sormak istediğini ifade çabası gösterir gibi oldu… İşte o sırada birkaç yumruk atarak üzerimi abanıp vurmaya devam etti… Başta Nurettin Kolaylı olmak üzere gazetedeki tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum… Çünkü kalem eşkiyalığından, şehir eşkiyalığına kendisini terfi ettiren bir zatı “Sen haneye tecavüz yaptın” diyerek eşek sudan geldiği gibi dövmedikleri için… Türk adaletine ve polisine güvenim sonsuz ve mücadelemi kendimi onlara emanet ederek hukuk çerçevesinde sonuna kadar sürdüreciğimin bilinmesini isterim… Güngör Arslan utanmadan dün bir de yazı yazmış… Dün aklı - sıra beni tehtid edip “Sus Sadun Çetin” yoksa şunları veya bunları yazarım ha!...demişsin… Güngör Arslan bu kent insanı seni de beni de çok iyi tanıyor… Dolayısıyla benim yüzümün kızaracağı, ona – buna şantaj yaparak senin tabirinle “kafa koparmak” ve elindeki kalemi şantaj niyetine kullanmak, gasp yapmak, darp yapmak, mafyatik işlere bulaşmak ve onları hayata geçirmek gibi hiç ama hiçbir şey yapmadığıma bu kent tanıktır… Ben senin gibi en az 5 kez meslektaşlarıma saldırıp, dövmedim… Kavga etmek veya dövmek de benim kitabımda asla yazmaz… Ben mektepli bir gazeteci olarak basın ahlak ilkelerine son derece bağlı olarak mesleğimi kararlı biçimdeve mütevazi biçimde sürdüren biriyim… Seninle 8 - 10 yıldır görüşmüyor ve konuşmuyorum… Sadece bir acı günün veya cenazen olmuş ise köşemde başsağlığı dilemişimdir… Demişin ki anlatacağım mevzular var… Ya Güngör Arslan sen beni döverken ne kadar kendini kaybettiğinin farkındamısın?... Allah rahmet eylesin ve toprağı bol olsun rahmetli annenin üzerine yemin ederek(hem de argo biçimde) Büyükşehir’e hiçbir telefon açmadığını bu “konut alanının ticari alana dönüşmesi için girişimde bulunmadığını” söylemenden açıkçası “hüzünlenip, acı duydum”… Hüzünlenmem cahilliğinden kaynaklı ve bir süre önce vefat eden annenin üzerine yemin etmendendir… Bunu ne olur bir daha yapma… Beni trilyonluk bir işine çomak sokmuş olarak görebilirsin ama ne olur bir daha merhum annenin üzerine yemin etme… Bir de demişin ki oradaki yeri kiraya verdim… Sen şaşırmışsın Güngör Arslan TURYAP’ın hala orada kiralık afişi bulunurken ve 2.5 milyon liraya alıcı aradığını hala TURYAP yetkilileri söylerken sen nasıl oluyor da oradan 8 aydır kira alıyorsun… Karşı firmayı tanımıyorum ama burada bir vergi kaçakçılığı bulunduğu aşikar veya ‘danışıklı – dövüş’ içinde bazı filmler çeviriyorsunuz diye düşünmekten kendimi alamıyorum… Ya sen yalan söylüyorsun veya bu işin içinde başka bir iş bulunuyor… Güngör Aslan sana açık çağrı yapıyorum “benim için hayal dünyanda neler oluşmuşsa buyur hepsini anlat”… Ben işportacı tezgahında ‘çığırtkanlık yapan’ biri değilim… Ben kuyumcu dükkanında altın satan biri gibi haberci olarak kentimin ve hemşehrilerimin doğru bilgilere ulaşabilmesi için haber alma özgürlüğünü sonuna kadar kullanabilmesi adına on yıllardır mücadele eden Sadun Çetin’im… Ben bugün sadece sana bazı hatırlatmalarda bulundum… Çok mecbur kalıp kişilik haklarıma saldırmadığın sürece de sana yanıt vermeyi hiç düşünmüyorum… Ama bu kent ve bu kent insanı yani hemşehrilerim birilerinden kurtulacak… Elinde sadece bir kalemi olan ben, sonuna kadar ve dibine kadar mücadeleye varım… Dayak da yiyebilirim, evimi de kurşunlatabilir, sabah veya akşam evden çıkarak veya dönerken yolumu mafyatik yöntemlerle de kesebilir ya da kestirebilirsin ve bunların hiç biri umurumda bile değil… Benim sadece ve sadece Allaha bir can borcum bulunuyor… Bunu sen veya adamların alırsa ben yine Allahıma sığınırım…
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.