deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

BUNU DA SÖYLEDİ

EKONOMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.01.2012 - 13:29, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:01
 

BUNU DA SÖYLEDİ

ʹBir Kürtʹe ʹNe mutlu Türkʹüm diyeneʹ dedirtmekten daha kötüsü aynı sözü bir Türkʹe söyletmek..ʹ diyen Türköne, yine oldukça tepki çekeceğe benziyor. İşte Türköneʹnin ʹAndımızdaki Türk kim?ʹ başlıklı o yazısı: Bir Türkʹün çocukluk yıllarında her sabah ʹTürkʹümʹ diye başlayan andımızı tekrarlaması ne anlama geliyor? Bir Kürtʹe, ʹNe mutlu Türkʹüm diyeneʹ dedirtmekten daha kötüsü, aynı sözü bir Türkʹe söyletmek. Zira bir Kürt bu lâfı ne kadar tekrarlarsa tekrarlasın Türk olamaz. Ama bir Türkʹün zihninde ve ruhunda meydana gelen hasarı kim düzeltecek? ANDIMIZ TÜRKʹÜ VE TÜRK OLMAYI YÜCELTMİYOR Andımız, Türkʹü ve Türk olmayı yüceltmiyor. Türk olmayı, sadece otoriteye itaatin bir gerekçesine, bahanesine dönüştürüyor. Nasıl mı? Andımızda vurgulandığı üzere eğer Türk iseniz ve tekrarladığınız bu hitabın muhatabı veya sahibi siz iseniz, yurdunuzu ve milletinizi ʹözünüzden çokʹ sevmek zorundasınız. ʹYurt ve milletʹ ise bildiğimiz vatan veya mensubu olduğumuz millet değil; bambaşka bir şey. ʹÖzümden çokʹ derken, demokrasiden, özgürlüklerden vazgeçmek, iktidar sahiplerine kayıtsız itaat etmek dışında bir sonuç ortaya çıkmıyor. Varlığınızı adayacağınız ʹTürk varlığıʹnın ne olduğu hiçbir anlam taşımıyor. Önemli olan ʹadanmakʹ, yani hem kendiniz hem de başkaları için temel insan haklarından vazgeçmek. Türk olduğunuz için adanmıyorsunuz, adanmak için Türk oluyorsunuz. Andımızın kaldırılması talebine itiraz eden Türk milliyetçilerinin bu durumu kavraması gerekiyor. Andımızdaki Türk, mensubu olmaktan şeref duyduğumuz millet değil; saf, yalın, arı bir şekilde Türklüğü temsil etme ve Türklük adına neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar verme üstünlüğüne sahip birkaç tane Türk. Dünyaya Türk olarak gelmemizin yegâne anlamı ise onlara itaat etmekten ibaret. Hissettiğimiz ortak duyguyu ve tecrübeleri hatırlayalım. Bizim kuşak hayatının beş yılını, 28 Şubatʹtan sonraki nesil sekiz yılını her sabah andımızı tekrarlayarak geçirdi. Peki kaçımız andımızın sözlerini eksiksiz hatırlıyor? Küçük çocukların her sabah soğukta, okul bahçesinde andımızı okumak için toplanması, geç kalanların azarlanıp hizaya çekilmesi ve toplu olarak sınıflara dağılmaları şeklinde tekrarlanan ritüel, andımızın içeriğinden daha önemli değil mi? Çocuklara bunu neden yaptırıyoruz? Bir sebep düşünün. Andımız kimsenin etnik aidiyetini değiştiremedi. Ama bu anlamsız sözleri her sabah toplu halde tekrarlayarak ʹyükselmek ve ileri gitmekʹten vazgeçmiş olmadık mı? Türk milliyetçileri için tekrarlayalım: Andımızdaki ʹTürkʹ bir milletin adı değil, yönetme ayrıcalığını sürdürmek isteyen zorbaların kendilerine meşruiyet kazandırmak için kullanılan bir bahaneden ibaret. Çünkü andımız Türkʹü yüceltmiyor; andımızdaki Türk, hiyerarşi ve disiplinle var olan diktacılığı kutsuyor. Tıpkı, vatandaşlığı tanımlayan Anayasaʹnın 66. maddesindeki ʹTürkʹün, gerçekte bir milletin adıyla bir ilgisinin olmaması gibi. Dikkatle okunursa fark edilir: Bu madde ʹvatandaşʹı değil, ʹTürkʹü tanımlıyor. Bu maddede ʹvatandaş kimdir?ʹ sorusunun karşılığı yoktur; ʹTürk kimdirʹ sorusuna cevap verilir. Kısaca ʹTürkiye Cumhuriyeti vatandaşları Türkʹtürʹ gibi bir tanıma ulaşılır. Bir tanımın efradını cem etmesi, ağyarını da men etmesi; yani tanımladığı şeyi içermesi, diğerlerini de dışarıda bırakması gerekir. Dışarıdakileri, tanımın mefhum-ı muhalifinden çıkartabiliriz. Şayet, Türkiye Cumhuriyeti Devletiʹne vatandaşlık bağı ile bağlı olanları Türk olarak kabul ediyorsanız, bu bağa sahip olmayanların da Türk olmaması gerekiyor. Kısaca bu tanımla Türk vatandaşları dışında yeryüzünde Türk olmadığını iddia etmiş oluyorsunuz. Peki doğru mu? İdeolojik formüller, gerçeği gizlemek için yapılır. Andımız gibi, toplumu ideolojik bir şartlanmaya tabi tutmayı amaçlayan formüller içeriğiyle değil, işleviyle anlam kazanır. İçeriğine eğildiğiniz zaman hep, bir delinin kuyuya attığı taşla uğraşmak zorunda kalırsınız. Öyleyse içeriğe değil işleve eğilmek gerekir. Andımıza sahip çıkan Türk milliyetçilerinin de işlevsel bir gerekçeye sahip olması gerekir: ʹAndımızın Türk milliyetçiliğine bir katkısı var mı?ʹ ʹNe mutlu Türkʹüm diyeneʹ sözünü herkese söylettiğiniz, dağa taşa yazdığınız zaman Türk milleti ne kazanıyor? Mantıklı soru: Gerçekte ne kaybediyor? Milli Eğitim Bakanlığıʹnın ʹTürklüğe zarar verenʹ bu andı hemen kaldırmasını Türk milliyetçilerinin de talep etmesi gerekmiyor mu?
ʹBir Kürtʹe ʹNe mutlu Türkʹüm diyeneʹ dedirtmekten daha kötüsü aynı sözü bir Türkʹe söyletmek..ʹ diyen Türköne, yine oldukça tepki çekeceğe benziyor. İşte Türköneʹnin ʹAndımızdaki Türk kim?ʹ başlıklı o yazısı: Bir Türkʹün çocukluk yıllarında her sabah ʹTürkʹümʹ diye başlayan andımızı tekrarlaması ne anlama geliyor? Bir Kürtʹe, ʹNe mutlu Türkʹüm diyeneʹ dedirtmekten daha kötüsü, aynı sözü bir Türkʹe söyletmek. Zira bir Kürt bu lâfı ne kadar tekrarlarsa tekrarlasın Türk olamaz. Ama bir Türkʹün zihninde ve ruhunda meydana gelen hasarı kim düzeltecek? ANDIMIZ TÜRKʹÜ VE TÜRK OLMAYI YÜCELTMİYOR Andımız, Türkʹü ve Türk olmayı yüceltmiyor. Türk olmayı, sadece otoriteye itaatin bir gerekçesine, bahanesine dönüştürüyor. Nasıl mı? Andımızda vurgulandığı üzere eğer Türk iseniz ve tekrarladığınız bu hitabın muhatabı veya sahibi siz iseniz, yurdunuzu ve milletinizi ʹözünüzden çokʹ sevmek zorundasınız. ʹYurt ve milletʹ ise bildiğimiz vatan veya mensubu olduğumuz millet değil; bambaşka bir şey. ʹÖzümden çokʹ derken, demokrasiden, özgürlüklerden vazgeçmek, iktidar sahiplerine kayıtsız itaat etmek dışında bir sonuç ortaya çıkmıyor. Varlığınızı adayacağınız ʹTürk varlığıʹnın ne olduğu hiçbir anlam taşımıyor. Önemli olan ʹadanmakʹ, yani hem kendiniz hem de başkaları için temel insan haklarından vazgeçmek. Türk olduğunuz için adanmıyorsunuz, adanmak için Türk oluyorsunuz. Andımızın kaldırılması talebine itiraz eden Türk milliyetçilerinin bu durumu kavraması gerekiyor. Andımızdaki Türk, mensubu olmaktan şeref duyduğumuz millet değil; saf, yalın, arı bir şekilde Türklüğü temsil etme ve Türklük adına neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar verme üstünlüğüne sahip birkaç tane Türk. Dünyaya Türk olarak gelmemizin yegâne anlamı ise onlara itaat etmekten ibaret. Hissettiğimiz ortak duyguyu ve tecrübeleri hatırlayalım. Bizim kuşak hayatının beş yılını, 28 Şubatʹtan sonraki nesil sekiz yılını her sabah andımızı tekrarlayarak geçirdi. Peki kaçımız andımızın sözlerini eksiksiz hatırlıyor? Küçük çocukların her sabah soğukta, okul bahçesinde andımızı okumak için toplanması, geç kalanların azarlanıp hizaya çekilmesi ve toplu olarak sınıflara dağılmaları şeklinde tekrarlanan ritüel, andımızın içeriğinden daha önemli değil mi? Çocuklara bunu neden yaptırıyoruz? Bir sebep düşünün. Andımız kimsenin etnik aidiyetini değiştiremedi. Ama bu anlamsız sözleri her sabah toplu halde tekrarlayarak ʹyükselmek ve ileri gitmekʹten vazgeçmiş olmadık mı? Türk milliyetçileri için tekrarlayalım: Andımızdaki ʹTürkʹ bir milletin adı değil, yönetme ayrıcalığını sürdürmek isteyen zorbaların kendilerine meşruiyet kazandırmak için kullanılan bir bahaneden ibaret. Çünkü andımız Türkʹü yüceltmiyor; andımızdaki Türk, hiyerarşi ve disiplinle var olan diktacılığı kutsuyor. Tıpkı, vatandaşlığı tanımlayan Anayasaʹnın 66. maddesindeki ʹTürkʹün, gerçekte bir milletin adıyla bir ilgisinin olmaması gibi. Dikkatle okunursa fark edilir: Bu madde ʹvatandaşʹı değil, ʹTürkʹü tanımlıyor. Bu maddede ʹvatandaş kimdir?ʹ sorusunun karşılığı yoktur; ʹTürk kimdirʹ sorusuna cevap verilir. Kısaca ʹTürkiye Cumhuriyeti vatandaşları Türkʹtürʹ gibi bir tanıma ulaşılır. Bir tanımın efradını cem etmesi, ağyarını da men etmesi; yani tanımladığı şeyi içermesi, diğerlerini de dışarıda bırakması gerekir. Dışarıdakileri, tanımın mefhum-ı muhalifinden çıkartabiliriz. Şayet, Türkiye Cumhuriyeti Devletiʹne vatandaşlık bağı ile bağlı olanları Türk olarak kabul ediyorsanız, bu bağa sahip olmayanların da Türk olmaması gerekiyor. Kısaca bu tanımla Türk vatandaşları dışında yeryüzünde Türk olmadığını iddia etmiş oluyorsunuz. Peki doğru mu? İdeolojik formüller, gerçeği gizlemek için yapılır. Andımız gibi, toplumu ideolojik bir şartlanmaya tabi tutmayı amaçlayan formüller içeriğiyle değil, işleviyle anlam kazanır. İçeriğine eğildiğiniz zaman hep, bir delinin kuyuya attığı taşla uğraşmak zorunda kalırsınız. Öyleyse içeriğe değil işleve eğilmek gerekir. Andımıza sahip çıkan Türk milliyetçilerinin de işlevsel bir gerekçeye sahip olması gerekir: ʹAndımızın Türk milliyetçiliğine bir katkısı var mı?ʹ ʹNe mutlu Türkʹüm diyeneʹ sözünü herkese söylettiğiniz, dağa taşa yazdığınız zaman Türk milleti ne kazanıyor? Mantıklı soru: Gerçekte ne kaybediyor? Milli Eğitim Bakanlığıʹnın ʹTürklüğe zarar verenʹ bu andı hemen kaldırmasını Türk milliyetçilerinin de talep etmesi gerekmiyor mu?
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.